Sonbaharda ruhunun göğsünden kanatlanan kuş sürüsünün göç seromonisi görünce insan yitirdiği sevdiklerini düşünüyor.
Göçmen kuşların gidişi ardından tekrar dönmelerini beklemek… Bazen insanın aklına gelmiyor değil, neden bu kadar çok gamsız bir yerden bir yere uçuyor? Ardından hüznün dolduğu sonbaharda ağaçlar gamsızmış gibi hayatta kalmak için en fazla su tüketen yapraklarını döküyor. Kelebekler, kuşlar, arılar, sinekler, böcekler de gamsız uçar. Bu üretkenliğin ve olgunluğun dışa vurumudur. Denizin umrunda değil dalgası, denizden gelen dalgalar eteğinin ucundaki bir şeyleri gamsız bir şekilde bırakıyor. Doğa gamsız, tarafsız ve amaçsız bir şekilde bildiğini okuyor. Ne aldığınız nefes ne de ağaçtan düşen küçük bir yaprağın verdiği huzur ve sükunet umrunda değil. Nietzsche’nin söylediği gibi: “Doğayla baş başayken öylesine rahat ve keyifli duymamızın nedeni, doğanın bizim hakkımızda bir görüşü olmayışıdır…”
Doğup batan güneş, yağan yağmur, esen rüzgar, depremler, patlayan volkanların, aklınıza gelebilecek her doğa olayı gamsız bir şekilde bildiğini okur. Bu sebepten olsa gerek doğa, hiçbir varlığı ciddiye almak bir yana, fark etmez bile. İnsan ve diğer canlı türleri doğaya bağımlı oldukları halde doğa için bu söz konusu bile değildir. İnsan doğanın gamsızlığından çok şey öğrenebilir.
21. yüzyılın dünyasında hiçbir şeyi takmamak, tüm olumsuzlukları önemsememek, yanlışlıkları görmemek çok zor. Gamsız olan, bunu becerebilen insan mutludur. Yaşanan olaylar, sağlık, çevre, bilim, demokrasinin göz ardı edilmesi, kayyım atamaları, şiddete yönelik yapılan söylemler, toplumsal sorunlarla ilgili akla gelebilecek birçok olay insanı derinden etkiliyor. Bir kişi toplumsal olaylara karşı ilgisiz ve duyarsız olduğunda, bu gamsızlık eleştiri konusu olabilir. Toplumun sorunlarına duyarsız kalmak, bazen bireyin bir tür iç huzur arayışından veya kaçışından kaynaklanabilir.
Doğanın insan hakkında bir fikri ya da yargısı olmadığını bilmek düşünmeye ve sorgulamaya götürüyor. Eğer hayatınızda bir kez olsun, neden bu dünyada olduğunuzu düşündüyseniz ve kendinize bu hayatta benim amacım nedir, neden varım, bu hayatın anlamı nedir sorularını sorduysanız gamsız değilsiniz… Gamsız insan bu tür sorularla ilgili bir kaygısı, ilgisi olmayan kişidir. Gamsız canlılar, mesela hayvanlar, bebekler ve deliler kaygısız, rahattır, anı yaşar. Onlar genellikle içgüdüleriyle hareket ettikleri için diğer insanlar gibi dertlenmezler.
Gamsız insan toplumsal baskılardan veya çevresel faktörlerden bağımsız bir şekilde yaşamayı tercih eder, kendi seçimlerini yapar, başkalarının yargılarını ciddiye almaz. Yüzlerindeki gamsızlıktan olsa gerek, sakin, içsel huzura, duygusal dayanıklılığa sahiptirler. Dış dünyadaki karmaşadan etkilenmeden, kendi içlerinde huzuru bulmayı başarırken, gelecek kaygısı taşımadan anı stressiz, gerçekçi bir şekilde yaşarlar. Yaşananların ve yaşanacakların, her şeyin gelip geçici olduğunu kabullenen bir anlayışa sahiptirler. Hayatı olduğu gibi kabul etmek onlara huzur verir. Gamsız insanı en iyi anlatan söz “Ne yapalım yani ağlayarak gözden, dövünerek de dizden mi olalım”dır. Duygusal tepkilerin ve dış olayların insanın iç huzurunu bozmasına karşı bir duruş sergilerler. Dış koşullar ne olursa olsun, insan kendi iç dünyasında kaygılardan, korkulardan ve üzüntülerden arınmalıdır. Bu gamsızlık, aslında bir tür içsel özgürlük ve dengeyi ifade eder.
Bence, birey kendi eylemlerinin sonuçlarıyla yüzleşmeli ve başkalarına karşı sorumluluk taşımalıdır. Kendi hayatının anlamını yaratmak, kendi seçimlerinin sorumluluğunu taşımak zorundadır. Bazen insanlar, kendi yaşamlarındaki zorluklarla başa çıkmaya çalışırken başkalarının ihtiyaçlarına duyarsız kalabilirler. İnsan gamsız olunca stresle başa çıkabiliyor, kendisi ile ilgili daha sağlıklı kararlar alabiliyor. Gamsız kişi duygusal dengesini koruduğundan, hayattan daha fazla keyif alabiliyor.
Sonuç olarak bu hayata dair hiçbir şeyin, hiçbir zaman istediği, dilediği gibi olmayacağını bilen gamsız insanlar, sorunları büyütmez, üzerinde fazla düşünme gereği duymaz. İnsan düşüncelerinde kaybolmak yerine, her sorgulamayı bir yolculuk olarak görmeli. Demek oluyor ki gamsız insanların sırrı, hayatı olduğu gibi kabul etmeleri ve her şeyin mutlaka bir şekilde çözüleceğine inanmalarıdır. Bazen ne kadar değer vermişiz değersizlere diyerek gamsızlığa düşüyor insan. Öğreniyor bir şekilde, dünya düşünenlerden çok boş verenleri güldürüyor…
Görsel: vecteezy.com
***
Not: Medya Günlüğü’nün yeni açılan Bluesky hesabını takip etmek için: https://bsky.app/profile/mgunlugu.bsky.social