Halil Ocaklı (halilocakli@yahoo.com)
Önce biraz etimoloji: Türkçeye Arapça üzerinden alıntılanan felsefe terimi aslında Antik Yunancadır. Felsefe anlamındaki Yunanca Philosophia sözcüğü İki bölüme ayrılır, “philo” sevgi, “sofia” ise bilgi ya da bilgelik demektir. Buna göre felsefe ‘bilgi sevgisi’, filozof ya da felsefeci ise ‘bilgi dostu’ anlamına gelir.
Felsefenin nasıl ortaya çıktığını elbette bilme şansımız yok, ancak insanın bilişsel evrimi ile paralel olarak geliştiğini söyleyebiliriz. Temel varoluşsal sorulara başvurmak bize bu karmaşık konuda bir fikir verebilir. Uzak geçmişte bir yerlerde birileri ben kimim, neden varım ve ne olacağım gibi sorular sorarak insanda bilinç farkındalığı ve felsefe tetiklenmiş olabilir. Felsefe, varlıkla ilgili ilk sorulardan bu yana var olmuş ve evrimleşmiştir. İnsan bu sorulara yanıt bulma çabası içindeyken, farklı çağlarda çok sayıda yeni felsefi düşünce akımı gelişmiştir.
Çoğu tarihçi, Batı Anadolu’daki antik İyonya bölgesinin metodolojik bir felsefeye doğru ilk adımların atıldığı yer olduğu konusunda hemfikirdir. Yeni bir düşünce biçimi olarak felsefe, Milattan Önce (MÖ) 7. yüzyılda İzmir çevresindeki İyon kentlerinde ve yakındaki Ege Adaları’nda filizlendi. İyonyalı filozoflar Yunan kültür dünyasında ilk sistematik düşünce geleneğini oluşturan Milet kentindeki ünlü felsefe okulunun da kurucularıydı.
İyonya kentlerinde barış egemendi. Görünüşe göre; Miletliler, komşu ülkelerle olan kapsamlı alış-veriş ilişkileri nedeniyle önemli bir ekonomik güce ve geniş vizyona sahiplerdi. Aristoteles’e göre, kentteki bolluk, yüksek bir yaşam standardına sahip bir sosyal sınıfın gelişmesine yol açtı. Modern felsefenin ilk adımları Milet’te işte böyle bir ortamda atıldı.
Dünyayı açıklamanın iki yolu varsa, bunlardan biri mitolojik güçlere, diğeri ise doğal nedenlere ve bilgiye başvurmaktır. Milet Okulu’nda filizlenen düşünceler, doğa olaylarını bilgi temelinde tanımlayan ilk adogmatik (dogma karşıtı) öğretiler bütünüdür. Milet Okulu, gerçek anlamda doğal ve özgür bir tartışma ekolüydü.
Her üçü de Miletli olan ilk Yunan doğa filozofları Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes, herhangi bir çıkar için değil, yalnızca bilmek ve anlamak için felsefe yapmışlardır. Gerçekliğin ve varoluşun temel doğasını felsefe yoluyla araştırmak için yola çıkan bu üç büyük düşünürün öğretileri Milet’ten antik dünyaya yayıldı. Milet kenti kalıntıları Aydın’ın Didim ilçesine 21 kilometre uzaklıktaki Balat köyü yakınlarındadır.
Ünlü filozofların çoğunun bir öğretmeni ya da bilgi önderi olmasına rağmen, Thales’in olmadı. Miletoslu Thales (MÖ 625-545) kendini çeşitli bilgi dallarında iyi eğitmiş meraklı bir adamdı. Tüccarlık yaparken o zaman bilinen dünyanın birçok yerini görme fırsatı buldu.
Antik Yunan’ın Yedi Bilgesi’nden biri olarak kabul edilen Thales, üç yıl Mısır’da kalarak farklı alanlarda bilgisini ilerletti. Coğrafya, astronomi ve geometri öğrendi. O yüzyıllarda matematik kavramı henüz bilinmediğinden onun yerine geometri deniyordu (geo: yüzey, geometri: yüzey ölçümü).
Birçok tarihçi güneş tutulmasını ilk Thales’in hesapladığını ve MÖ 28 Mayıs 585’teki tam güneş tutulmasını önceden duyurarak büyük saygınlık kazandığını yazar. Herodot’a göre Thales’in bu tutulmayı dakikasına kadar doğru bilmesi bir kehanet olarak yorumlanmış, Lidyalılar ile Medler arasındaki savaş o an sonlandırılmıştı.
Alanyalı hemşerimiz Diogenes Laertius’un Thales’in gündönümleri ve ekinokslar üzerine iki eser yazdığını doğrulayan notları var. Thales’in ilk filozof sayılması gerektiğini savunan Aristoteles, Thales’ten yaklaşık 200 yıl sonra birçok tutulma gözlemi yapar. Ay üzerine düşen gölgenin bir yuvarlağın izdüşümü olduğunu görünce, dünyanın bir küre olması gerektiği tespitinde bulunur.
Thales, doğadaki varoluş, bozulma ve yok oluş gibi değişimleri materyalist bir bakış açısıyla analiz eder. Değişimlerin ardında kalıcı, sonsuz ama doğal bir “nedensel ilke” olması gerektiğini savunur. “Arkhe” diye adlandırdığı bu evrensel ilkenin “Su” olduğunu öne sürer.
Anaksimandros’a göre evrensel ilke sonsuzluk, Anaksimenes’e göre hava, Anaksagoras’a göre düşünce, Pisagorculara göre sayılardır. Demokrites’e göre ise Arkhe atomdur. Empedokles diğer filozoflardan ayrılarak Arke’nin hava, su, toprak ve ateşin ayrılmaz bileşimi olduğunu ileri sürer.
Rasyonel ilkeler
Thales ve diğer İyonyalı düşünürler, doyurucu yanıtlar veremeyen mitolojiyi eleştirmiş, doğayı ve yaşamı anlamak için gözlem, eleştiri ve rasyonel ilkelere başvurmuşlardır. Depremler, fırtınalar ve sellere ilişkin mitolojik önermelerin, doğanın öngörülebilirliğine göre bilgi ve gözlem aracılığıyla doğrulanması gerektiğini savunmuşlardır.
Böylece ilk kez geleneksel inançlardan bağımsız olan ve mitolojiden beslenmeyen yeni bir sistematik düşünce biçimi doğmuş oldu. Bu nedenle Thales, yüzyıllar öncesinden Yunan felsefesini karakterize eden Mitos’tan Logos’a yolculuğu başlatan ilk nesnel bilim adamı olarak kabul edilir.
İyonya Okulu ile başlayan akıl yürütme geleneği, bilginin tanrıların tekelinde olamayacağını ve bireyin kendi aklıyla doğanın işleyiş ilkelerini kavrayabileceğini öne sürüyordu. Milet, yalnız İyonya Aydınlanmasının değil, bugünkü liberal Batı görüşünün ve bilimsel düşüncenin de beşiği olarak kabul edilir.
Milet’in kadim öğretileri geçmişten günümüz toplumlarına büyücülük, kehanet ve dogmaları tanıma konusunda bir uyarı niteliği taşır.
İyonyalı filozofların süperstarı Thales, Milet’te baş gösteren salgın hastalıkları din adamlarınca doğaüstü güçlere bağlamasına tepki gösterir. Hastalıkların tanrılar tarafından gönderildiği savının doğru olamayacağını ısrarla vurgular. Liman ağzının Menderes Nehrinin sürüklediği tortularla tıkandığını, burada bir bataklık oluştuğunu ve hastalıkların bu yüzden ortaya çıktığını anlatır.
Mısır’da kaldığı sürede Thales, Nil’in taşkınlarına ve bunların tarlalar üzerindeki etkilerine tanık oldu. Seller her yıl verimli toprak katmanları getiriyordu ama aynı zamanda tarla sınırlarını da tamamen yok ediyordu. Sınırlar önemliydi çünkü devlet çiftçilerden tarlalarının büyüklüğüne göre vergi alıyordu. Kadastro memurları, ellerinde bulunan eski ölçümlere göre silinmiş tarla sınırlarını yeniden belirliyordu.
Thales, taşkınlardan sonra her yıl tekrarlanan saha ölçüm çalışmasının ve vergilendirme sisteminin her yerde başarıyla uygulanabilecek kadar pratik olmasına şaşırır. Çok güvendiği Yunan bilgi birikimiyle ilgili ciddi bir kırılma ve kopuş yaşar. Bu kırılmanın özü şudur: “Yunan tanrılarının biz Yunanlılara aktarmadığı tüm bu yüksek matematik, topoloji, harita ve kadastro bilgisini Mısırlılar nasıl biliyor olabilir?”
Bu da Mısırlıların Yunan tanrıları dışında bir kaynaktan gelen bilgiye erişimleri olduğu anlamına gelmektedir. Mısırlılar bilgilerini tanrılardan değil, bilge üstatlardan öğrendiklerini söylüyorlardı. O üstatlar da bir kuşak önceki bilge üstatlardan öğrenmişti. Thales “o zaman aklımızı kullanarak biz de bilebiliriz” sonucuna varır. Thales’in açtığı pencereden bugün hala akıllara ışık sızıyor ve zihinleri aydınlatıyor.
Thales bilginin evrensel geçerliliğe sahip olabileceği gerçeğini kavradı ve ilk kez teoremler mantığı böylece şekillenmiş oldu. Thales’in tüm bu çaba ve katkıları, bilimsel bilginin yaratılmasında merkezi itici güçlerden biri oldu. Thales kendi adıyla anılan ve geometrik orantılar teoremi olarak bilinen “Thales Çemberi Yasası”nı” geliştirdi. İlginçtir, yaşamın suyla başlayıp, suyla bittiğini söyleyen Thales MÖ 545 yılında susuzluktan öldü.
Sonraki yüzyıllarda İyonya felsefesi, Efesli Herakleitos, Sisamlı Pisagor, Urlalı Anaksagoras, Abderalı Demokritos gibi ünlü “Sokrates öncesi” filozoflar sayesinde daha da gelişti. Birkaç yüzyıl içinde Yunanistan anakarası, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve İtalyan kültür dünyalarını etkiledi.
Bu düşünürleri takip eden Sofistler, Yunanistan’ın üç büyük düşünürüne giden yolu hazırladı: Sokrates, Platon, Aristoteles. Felsefe bu dönemde Yunanistan’da doruk noktasına ulaştı. MÖ 6. yüzyılda bilgideki öncülük rolü Yakın Doğu ve Mısır’dan İyonya kıyılarına geçti.
Kökleri Yunan felsefesine dayanan idealizm, metafizik, etik, materyalizm, ampirizm ve rasyonalizm gibi kavramlar bugün hâlâ okullarda öğretilmekte. Bir bilgi, düşünüş ve gerçeklik biçimi olarak İyonya’da başlayan felsefe, günümüzde de birçok alanda insanlığın gelişimine katkı sağlamayı sürdürmekte.
Felsefenin öğrencilerin genel başarı oranını artırdığının bilincinde olarak, yakın gelecekte hem de kendi ana vatanındaki müfredatta daha geniş yer alacağını umuyorum.