Sanayileşme ve modernleşmenin beraberinde getirdiği yeni üretim biçimleri, madencilik, endüstri ve tarım süreçleri biz insanları gerek işyerlerimizde gerekse çevremizde sağlığımızı olumsuz etkileyen bazı metallere geçmiş dönemlerde olmadığı ölçüde maruz bırakıyor.
Sürekli temas durumunda bu metaller vücuda solunumla, yutmayla ya da temasla girerek dokularda birikebiliyor, böbrekler, sinir sistemi ve kalp-damar sistemine zehir benzeri etkide bulunabiliyorlar.
Bakır, demir, çinko gibi metaller DNA sentezinde, hücre farklılaşmasında, çoğalmada ve solunumda rol oynarlar; aşırı miktarlarda birikimleri hücre hasarı ve ölümüne yol açabilir. Buna karşın cıva, kadmiyum, arsenik, kurşun gibi ağır metallerin insan vücudunda biyolojik işlevleri söz konusu değildir ve düşük dozlarında bile zararlı etkileri görülebilir. Başta bu dördü olmak üzere son yıllarda giderek daha fazla araştırma ağır metallere maruz kalmanın kalp-damar hastalığı riskiyle ilişkisine işaret ediyor.
Yer kabuğunda doğal olarak bulunan kurşunla insanlar hava, su, başta tahıllar olmak üzere gıdaların yanı sıra kurşun bazlı boyalar, borular, kozmetikler, ilaçlar ve seramiklere mesleki maruziyet yoluyla temas ederler. Benzinde katkı maddesi olarak kullanılan kurşun bileşikleri uçucudurlar. Bunlara cilt, sindirim ve solunum sistemleri yollarıyla maruz kalınabilmektedir. İnorganik kurşun yumuşak dokularda, özellikle böbrek ve karaciğerde, daha sonra saç, diş ve kemiklerde ve daha az ölçüde beyinde birikir. Yaş ilerledikçe kemiklerde kurşun oranı artmakta ve bu durum erişkinlerde mesleki maruziyet durumunda, kadınlarda hamilelik, emzirme dönemlerinde ve menopozda kemik erimesi nedeniyle önem kazanmaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmalar kurşun miktarının kanda belli bir düzeyin üzerine çıkmasına artmış yüksek tansiyon, damar sertliği, koronerler ve diğer damarlarda darlıklar, inme ve kalp ritmi problemleri risklerinin eşlik ettiğine işaret etmektedir.
Cıva göllerde, nehirlerde ve okyanuslarda bulunan bir ağır metaldir. Volkanik aktivite,
jeotermal aktivite, okyanus cıvasının buharlaşması ve yüksek cıva içeren toprak yüzeylerinden emisyonlar yoluyla ortama salınır. İnsanlar başta yağlı balıklar olmak üzere deniz mahsulleri tüketimiyle cıvaya maruz kalabilirler. Cıva doğada sıvı halde bulunan tek ağır metaldir; fosil yakıtlar, başta altın olmak üzere metal üretimi, çimento üretimi, pestisitler ve ormansızlaşma eylemleri gibi kaynaklar aracılığıyla havaya, suya ve toprağa bulaşabilir. Cilt kozmetikleri ve diş amalgamlarında bulunabilir. Bir toksin olarak normalin üzerinde konsantrasyonda cıvaya maruz kalmanın pek çok farklı mekanizmayla yüksek tansiyon ve kalp-damar hastalığı gelişimi ve ilerleyişine hız kazandırdığını, artmış kalp krizi ve kalp ritmi problemleri riskini beraberinde getirdiğini gösteren çalışmalar yayınlanmaktadır. Geliştirilmiş endüstriyel süreçler, daha iyi atık yönetimi ve yakma düzenlemeleri, standartları, toplumda farkındalığın artışı, diyette cıva alımının yakından izlenmesi cıvanın olumsuz etkilerinin önüne geçmede önem taşımaktadır.
Yerkabuğunun en yaygın ihtiva ettiği 20. element olan arsenik bir zehir olarak kötü şöhrete sahip olmasına karşın, insan sinir sisteminin işlevlerinde küçük miktarlarda gereklidir. Arsenik maruziyeti öncelikle kirli içme suyu yoluyla meydana gelir; bu kirlenme doğal aşınma veya doğal arsenik kaynaklarının volkanik hareketliliği süreçleriyle veya eritme, madencilik, pestisit ve herbisit kullanımı gibi insan faaliyetleri sonucunda oluşabilir. Sigara ve tütün tüketimi de arsenik maruziyetinin önemli nedenleridir. Yeraltı suyu yoluyla arsenik zehirlenmesinin 70’ten fazla ülkede 137 milyondan fazla insanı etkilediği tahmin edilmektedir. Arsenik bulaşmış artezyen kuyu suyunun tüketimi Tayvan’ın güneybatı kıyılarında yaşayanlarda ayaklarda kangrenlerle seyreden bir damar hastalığı olan kara ayak hastalığının salgınına neden olmuştur. Klinik çalışmalar arseniğe yüksek miktarda maruziyetin ve bunun sonucunda idrarda yüksek düzeylerde bulunuşunun hipertansiyon, diyabet, kronik böbrek hastalığı, kalp-damar hastalığı, felç risklerini arttırdığına işaret etmektedir.
Kadmiyum, çinko, kurşun cevherlerinde ve fosfat gübrelerinde bulunan bir metaldir. Günümüzde başlıca kullanım alanı pillerdir; ayrıca boyaların vazgeçilmez bir bileşenidir ve çeşitli plastik parçalarda sabitleyici madde olarak da kullanılmaktadır. Kadmiyumdan yana zengin gıdalar ve sular, tütün bitkisinin bu metale olan yüksek afinitesi nedeniyle sigara dumanı diğer kadmiyum maruziyeti kaynaklarıdır. Kadmiyum maruziyeti bölgeden bölgeye büyük farklılıklar gösterir; örneğin Tayland’ın belirli kirli bölgelerindeki maruziyet seviyeleri, İsveç’in bazı bölgelerindeki maruziyet seviyelerinden yaklaşık 20 kat daha yüksektir. Kadmiyum damarların iç cidarlarına zarar vererek yüksek tansiyon ve kalp-damar hastalıklarının gelişimini ve ilerlemesini kolaylaştırabilir. Toksisitesi birçok organ sistemini etkilemek suretiyle halk sağlığı için ciddi bir tehdittir. İlgili endüstrilerde salınımı ve maruziyeti sınırlanmalı, yüksek kontaminasyon riski olan ortamlarda gıdalar, sular ve bireylerde kadmiyum seviyeleri yakından izlenmelidir.
Kalp-damar hastalıklarının oluşumunda pek çok risk faktörü rol oynuyor ki sigara, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kolesterol yüksekliği, şişmanlık, hareketsiz yaşam, kalıtımsal eğilim bunların en bilinenleri. 2020 yılı itibarıyla kalp-damar hastalıklarının tüm dünyada 19 milyon ölümden sorumlu olduğu tahmin edilirken en yüksek ölüm oranları Orta ve Doğu Avrupa, Orta-Güneydoğu Asya, Sahra Altı-Güney Afrika, Orta Doğu ve Okyanusya’da kaydedildi. Düşük, orta gelirli ve Brezilya ve Çin gibi hızla gelişmekte olan ülkelerdeki toplumları etkileyen ilave risk faktörlerinin belirlenmesi önem taşıyor. Bunlar arasında işyerlerinde ve genel olarak yaşanan çevrede maruz kalınan ağır metaller giderek daha fazla gündeme geliyor. Bilhassa az gelişmiş ya da gelişmekte olan bölgelerde son yıllarda kontrolsüzce artan madencilik faaliyetleri, kaçak rafineriler, kurşunlu benzin kullanımı, binaların hızla büyümesi, üretim endüstrilerinin yerleşim alanlarına yayılışı, havadaki tozlar, zehirli atıkların keyfi olarak atılması ve yakılması, zayıf ve yetersiz çevre mevzuatı ağır metal kirliliğine yol açmış bulunuyor. Az miktarları bile tüm vücut sistemlerine olumsuz etki eden ağır metallerin maruziyetine karşı düzenleyici otoritelerin kurallar geliştirme ve uygulama konusunda ısrarcı, katı olmaları gerekiyor.
KAYNAKLAR
- Lundin, K.K.; ve ark.: Contaminant Metals and Cardiovascular Health. J. Cardiovasc Dev Dis 2023, 10, 450
- Nucera S, ve ark.:Non-essential heavy metal effects in cardiovascular diseases: an overview of systematic reviews. Front Cardiovasc Med 2024, 11:1332339
- Anyanwu BO, ve ark.: Heavy Metal Mixture Exposure and Effects in Developing Nations: An Update. Toxics 2018; 6: 65
- Christian Wechselberger, Barbara Messner, David Bernhard: The Role of Trace Elements in Cardiovascular Diseases. Toxics 2023; 11: 956