Adil Gürkan
Geldiğimiz nokta itibarıyla başarının tanımı değişti.
Daha da değişecek.
Artık başarı sadece bireysel kazanımları ifade etmekten öteye geçti.
Daha kapsayıcı bir tanım var. Bu tanım, çevre, engelliler, kadınlar, çocuklar, hayvanlar başta olmak üzere, herkesi ve her şeyi sarıp sarmalıyor.
Bugün, rafine bir başarı algısından bahsedebiliriz.
Konuya işletmeler açısından bakalım;
Bir işletmeyi başarılı olarak kabul etmek için tek ölçüt, yıldan yıla genişlemesi midir?
Rakiplerden daha büyük bir pazar payına sahip olması mıdır?
Daha yüksek ciro ve daha fazla kâr?
Daha çok sayıda çalışan?
Daha geniş üretim alanları?
Daha fazla etki?
Bütün bunlar başarı mıdır?
Birkaç on yıl öncesine kadar doğru bu idi. Yani başarı ile büyümek birlikte bir anlam kazanıyordu. Büyüyen işletme başarılıydı.
Geldiğimiz noktada bu algıyı yeniden değerlendirmemiz gerekiyor.
İşletmeler açısından başarı kavramını ele almamızın ve onu her anlamda doğru bir yere konumlandırmamızın zamanı geldi.
Çevre, hayvanlar, insanlar yani hayat ile ilgili her kriter bizi başarı konusunda yeni bir bakış açısına yönlendiriyor. Başarıyı yeniden tanımlamalıyız.
Bu yeniden tanımlamayı merak eden birçok oyuncu var.
Çevreciler
Hayvan Hakları Savunucuları
Gençler
Kadınlar
Engelliler
Ve daha niceleri.
Başarıyı yeniden tanımlayarak ne için uğraştığımızı anlayabiliriz. Kaldı ki bu kavram gelişigüzel kullanılan, kolay sanılan bir sözcük. Ama öyle değil. Kavranması çok zor.
İş açısından bakarsak, nedir başarı?
İşletmenin büyümesi?
Yüksek kâr?
Ürünün, rakiplerini ezmesi?
Yüksek kalite?
Ama bu alanların tamamı tek tarafa ait. Yani bu kriterler tamamen işin sahibinin tatmin alanına giriyor. Onu mutlu edebilecek olan ölçütler.
Başarı tanımı işletmenin çalışanları açısından da aynı mıdır? Tek tek bireylerin hayatına uyguladığımızda, bu tanımlar ne ölçüde geçerli?
Bir an için başarının en kritik tanımlamasını büyüme olarak kabul edelim.
Ama nereye kadar? Büyüme ne kadar sürecek? Ne kadar büyürsek yeterli sayacağız?
Hiç durmadan büyümenin gerçekten de bir değeri var mıdır?
Dünyanın en başarılı ordusu, sayıca en kalabalık olan mıdır?
Dünyanın en başarılı orkestrası en çok enstrümana sahip olan mıdır?
Dünyanın en başarılı üniversitesi, her ülkede şubesi olan mıdır? Ya da en çok öğretim elemanına ve en çok öğrenciye sahip olan mıdır?
Büyümek bir rekabet üstünlüğü yaratır mı?
Aynı ölçekte kalmak ve eskiden bu yana yapmakta olduğumuz işleri giderek daha başarılı ve daha estetik sürdürerek yola devam etmek daha güzel değil midir?
Büyümek?
Tanımadığımız insanları işe almak?
Odağımızdan uzaklaşmak?
Eskiden bu yana çok iyi yapmakta olduğumuz işleri göremez hale gelmek?
Ekonomi tarihi batan şirketlerin öyküleri ile doludur.
EXXON, Arthur Andersen, K- Mart, Volvo, Rover. Bu markaları incelemek gerekir. Ya battılar, ya da rakiplere satıldılar. Daha yüzlerce örnek verilebilir.
İşletmeler için zarar ne ise, aşırı kâr da aynıdır.
Zarar, işletmelerin finansal akışını sekteye uğratır. Aşırı kar da olumsuz etki yapar. Fazla vermek bir canavar yaratır. İşletme sahibi o fazlayı – genellikle – yeni bir işletme almak için kullanır. Bu da şirketin hassas dengelerini bozar.
Şirketler, ideal organik büyüklüğe odaklanmalıdır
Büyüme ve kar en önemli ve acil olan gündem maddeleri haline getirilmemelidir. Önemli olan süreçtir. İşletmeler sürece odaklanmalıdır.
Daha da net ve önemli olan, sürdürülebilir bir büyümedir. Bu büyüme, şirketler açısından, kurumsal sindirime uygun olmalıdır. Zira birçok birleşmede, uyum süreci acılı geçmektedir.
Sürekli büyüyen şirketler kurumsal obeziteye yakalanabilir. Aşırı kilo alırlar. Sonrasında zorunlu bir diyet başlar. Şirketler, finansal ve örgütsel açıdan diyete girmek zorunda kalır.
Böyle bir diyet süreci çalışanların kafasını karıştırır. İnsanlar bıkkın hale gelir. Sadakat ve istikrar noktasında zafiyet baş gösterir.
Bu sağlıksız bir durumdur.
Kültür, inanç, adanmışlık, etki, donanım ve teknoloji açısından yeterince boy atmayan şirketin büyümesi sağlıksızdır. Yeni pazarlar bulmadan büyürseniz, bu hormonlu bir gelişme olur ve uzun vadede olumsuz etkilere yol açar.
Hesapsız büyüme nakit öğütür.
Şirket kültürünü gevşetir.
Yeni insanlar istihdam edilir. Onların şirkete uyum sağlaması için zaman, eğitim bütçeleri ve enerji harcanır ve kaynaklar azalır. Buna rağmen, geleneksel kadrolar yavaş yavaş şirkete yabancılaşmaya başlar.
Genişleyen şirket, odağının çok ötesindeki mevzileri savunmak zorunda kalır.
Hızlı büyüyen şirketlere, gelecek endişesi hakim olur.
Büyümek denge ile ilgilidir
Başarı, sadece fiziki, ekonomik ve örgütsel açıdan büyümeden ibaret değildir. Bütün bunların ardında ve çevresindeki oyuncuları da kapsayan bütünsel bir süreçtir.
Şirketin ortakları, çalışanları, tedarikçileri, komşuları, müşterileri, kısaca herkes süreçten mutlu olmalı ve bunu da hissettirmelidir.
Başarı, saydığımız bütün oyuncuların beklentileri ile işletmenin hedeflerinin uyumunda saklıdır. Bu bir denge meselesidir. Bir kez yakalandığında sürdürülebilir büyüme ve başarı sağlanmış demektir. Yeni işler ve makul bir kar bunun ardından gelir.
Şirketlerde başarı dengeli bir karışımdır. Ölçüleri iyi tutturmak gerekir.