Var mıdır gerçekten böyle bir diyet?
“Şu yiyecekleri yerseniz göbeğiniz erir, bunları yerseniz ise kalçanız…” diyebilmeyi arzu ederdim ama üzülerek belirtelim ki, bunlar bunlar tümüyle şehir efsanesidir.
“Göbeğimizi eritemeyecek miyiz o zaman? Nelere dikkat etmeliyiz bunun için?..” sorularının ise yanıtları elbette mevcut.
Günümüzde sadece erkeklerde değil, her iki cinsiyette de göbek bölgesinde yağlanmanın yaygınlaştığı bir gerçek.
Eğer fazla kilolarınız bilhassa göbek bölgesinde belirginse, kilo vermeye başladığınızda en çok bu bölgeden yağ kaybı olacaktır. Sağlıklı ve dengeli beslenmeye göbek bölgesine yönelik egzersizler eşlik ettiğinde bu süreç daha da hızlanabilmektedir.
Peki, neden bu çağda göbeklenme tarzı fazla kilo sorununa rastlamaktayız?
Çünkü glisemik indeksi yüksek, başka bir deyişle kan şekerimizi hızla yükselten besinleri fazla miktarda tüketiyor, masalarımızın başında daha stresli, daha hareketsiz birer yaşam sürüyoruz.
Unlu mamulleri, başta her bardağı on adet küp şeker ihtiva edebilen gazlı içecekler olmak üzere şekerli içecekleri, alkolü, rafine edilmiş ürünleri, trans yağ asitleri içeren besinleri, kızartmaları aşırı miktarda tüketerek göbekleniyoruz. Çeşit çeşit çikolataların, enfes böreklerin, tatlıların, ilave edilen patates kızartmalarıyla menü fiyatı tuzağına düştüğümüz “fast food” markalarının cazibesinden kendimizi kurtarmakta güçlük çekiyoruz.
Bu alışkanlıklardan uzaklaşarak kilo vermenin, göbeklerden kurtulmanın güçlüğünü hissettiğimizde ise “göbek eriten diyet” gibi mucize vadeden manşetlerin cazibesine kapılıyor, ne var ki aldanıyoruz.
Kızartmalar yerine ızgara, fırın, buğulama, haşlama usulleriyle pişirilen yiyeceklerin, pirinç pilavı yerine bulgur pilavının, şerbetli tatlılar yerine sütlü tatlıların, beyaz ekmek yerine az miktarda tam tahıllı ekmeğin tercih edilmesi, çay ve kahveye şeker ilave edilmemesi göbek yağlanmalarından kurtulabilme çabamızın ilk adımları olabilir.
Güne kahvaltı yapmadan başlamamayı prensip edinerek gün boyunca metabolizmamızı canlı tutabilir, gün içerisinde iştahımızın kontrolsüzce açılmasına engel olabiliriz. Aşırı yağlı olmayan süt ürünlerini, her türden eti beslenme planımıza dahil ederken bol miktarda sebzeyi ve bitkisel protein olan kuru baklagilleri hiç olmazsa haftada 1-2 öğün menülerimizde bulundurmamız önemlidir.
Günü 2.5-3 litre su içmeden bitirmemeliyiz. Kahvaltıdan yarım saat önce bir bardak oda sıcaklığında limonlu ve kabuk tarçınlı su içerek iştahımızı baskılayabiliriz.
Göbek yağlarınıza veda etmek için çok kremalı, çikolatalı pastaları, kekleri, paketlenmiş çok yağlı, soslu gıdaları tüketmekten kaçınmalısınız. Alkolün yağ olduğunu unutmamalı, tüketimini kısıtlamaya özen göstermelisiniz.
Tekli doymamış yağ asitleri içeren zeytinyağı, kanola yağı, keten tohumu yağı, susam yağı, soya yağını yemeklerinizde tercih edin. Porsiyonlarına dikkat etmek kaydıyla sağlıklı yağlı tohumlardan olan olan badem, ceviz, fındık gibi kuru yemişleri ara öğünlerinize ekleyin. Zencefil, zerdeçal, pul biber, nane, kekik, karabiber gibi baharatları mutlaka yemek ve salatalarınızda kullanın. Baharatlar vücut metabolizmasını hızlandırmakta, yağ yakımını desteklemektedir.
Porsiyonlarınızı küçültün, az az ve sık sık ara öğünler yaparak kendinizi saatlerce aç bırakmamaya özen gösterin. Ara öğünler kan şekerinizin dengede kalmasını sağlamakta, tokluk hissini uzatarak gereksiz, fazladan kalori alımını engellemektedir.
Uzun süre açlığın ardından gelen öğünde kontrolsüzce, aşırı yemek yeme olasılığı artmakta, bu da kişiye yağlanma olarak geri dönmektedir.
Uyku düzeni de çok önemlidir. Kaliteli gece uykuları metabolizma hızını olumlu etkilemekte, sağlıklı beslenmeye, dolayısıyla vücut yağ oranınıza olumlu katkı sağlamaktadır.
Günümüz yaşantısında hareketli bir hayat tarzına renk katmamız, akıllı telefonlarımızı adımsayar olarak kullanmamız mümkün. Yapacağımız küçük değişiklikler, edineceğimiz egzersiz alışkanlıkları bir süre sonra arzulamadığımız fazla kilolardan, göbekli vücut yapımızdan kurtulmamızda anahtar rol oynayacaklar.
Not: Bu yazı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.