Gazeteci Faruk Bildirici kendi adını taşıyan internet sitesinde medya ombudsmanlığını kurumsallaştırma çağrısında bulundu:
“Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde Umur Talu’nun öncülüğünde hazırlanan “Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi” Türkiye gazetecilik tarihinde değerli bir dönüm noktasıydı. Türkiye gazeteciliğinin en geniş katılımla hazırlanmış etik ilkeler metniydi bildirge. Üç bine yakın gazeteci ve meslek örgütü imza koymuştu.
Bildirgenin 1998’de yürürlüğe girmesinin ardından gazetecilikte etik ilkelerin hakim olması ve medyanın özdenetimi yolunda yeni çabalar ortaya konuldu. 1999 yılında Milliyet’te Ombudsman (Okur Temsilcisi) köşesinin açılması da bu çabalardan biriydi. Milliyet’in ardından Hürriyet, Sabah ve Cumhuriyet gazetelerinde de ombudsmanlar göreve başladı.
Ancak ombudsmanların özdenetim yapabilmesi, okurlarla ilişkide hakemlik yapma, gazetecilik ilkelerinin uygulanmasını gözetleme, yanlışlardan gazetecilik adına artı değer üretme faaliyetini hakkıyla yürütebilmeleri için “editoryal bağımsızlık” olmazsa olmaz bir koşuldur.
Medya sahipleri ve editoryal yöneticileri, adı geçen gazetelerin hiçbirinde ombudsmanların tam anlamıyla “editoryal bağımsızlığa” kavuşmasına izin vermediler. Ombudsmanları, yanlışları açıkça dile getirip düzeltilmesini sağlayacak, gazetenin yazı işlerini okur nezdinde şeffaf hale getirecek kurumsal bir yapı olarak görmediler. Daha çok okur ile ilişkileri düzenleyecek bir halkla ilişkiler elemanı gibi çalışmasını istediler.
Böyle bir ombudsmanlık faaliyetinin beklenen katkıyı sağlaması ve devam ettirilmesi mümkün değildi. Nitekim yaklaşık 20 yıllık bir deneyim sonucunda bugün artık gazetelerde ombudsmanlık faaliyeti yürütülemiyor.
Ben de dokuz yıl kadar bu deneyimin içerisinde yer aldım. Hürriyet gazetesindeki ombudsmanlığım boyunca editoryal yöneticiler, bölüm şefleri, yazarlar ile etik ilkeler üzerinden çatışmalarım oldu. Nihayetinde Hürriyet’in de Doğan Medya Grubu’nun bütün kuruluşlarıyla birlikte Demirören Holding’e satılmasının (daha doğru iktidar zoruyla devredilmesinin) ardından bu görevde daha fazla kalamadım. 2010 yılında başladığım ombudsmanlıktan 2019 yılında uzaklaştırıldım.
Hürriyet’teki deneyimim editoryal bağımsızlığın olmadığı bir medya kuruluşu içerisinde hakkıyla ombudsmanlık yapılmasının mümkün olmadığını göstermişti. O nedenle Hürriyet sonrasında medyadaki etik sorun, yanlış ve eksikliklerle ilgili eleştirilere kendi web sitemde devam ettim. Hürriyet yerine artık bütün medyayı kapsayan bir faaliyet yürüttüğüm için de kendimi “Medya ombudsmanı” olarak nitelendirdim. Artık tamamen bağımsızdım. Editoryal bağımsızlığın yanı sıra maddi kaynak açısından da hiç kimseye, hiçbir yere bağlı olmamak daha rahat yazabilmemi sağladı.”
Yazının devamı için tıklayın