Mentor
Elbette bir Fenerbahçeli olarak en çok merak ettiğim şey, ülkenin en büyük ve en güçlü camiasının neden son 8 yılda bunu başarıya çeviremiyor sorusunun cevabı.
Rakiplerimiz bu, “en büyük” ve “en güçlü” tespitine katılmıyor olabilir ama o zaman ben de devlet dışında gelir yaratamamalarını, 8 yıllık başarısızlığa rağmen Fenerium’un onları ikiye katlamasını, stat doluluğunu, Nef dışında sponsor yaratamamalarını, Fenerbahçe’nin son 20 yılda defalarca değişen gelir dinamiklerini ve istemelerine rağmen salonları olmamasını falan söylerim. Bu para ile ilgili değil, taraftar gücü ile ilgili bir şey ama Fenerbahçe bunu son yıllarda sonuca çeviremiyor.
Türkiye’de futbolun endüstrileştiğini ilk gören Aziz Yıldırım’dı, zaten çok başarılı bir iş adamı olan Yıldırım stat, mağazacılık, salon vs. ile Fenerbahçe’yi ülkenin en büyük holdinglerinden biri haline getirdi, bu ticari başarı yanına “Fenerbahçe’deki amatör ruhu alınca” durdurulamaz hale geldi. Zaten ülkeyi kasıp kavuran Fenerbahçe düşmanlığı ve sonrasında Fetö’nün arkasına sığınan acizlik ve yetersizlik bu dönemde şahlandı. Ben Fenerbahçe’nin rakibi olsam bu yaşanan dramdan çok utanırdım ama bu aciz görüntünün onları yok ettiğini fark etmiyorlar.
Fenerbahçe devlet ona düşmanken yaşadı, onlar devlet onlara sahip çıkarken yaşayamıyorlar.
Fakat Aziz Yıldırım’ın başarısı kendi zayıflığını da içinde taşıyordu, hızlı ve çok güçlü gelişen “endüstriyelleşme” Fenerbahçe’deki amatör ruhu tehdit ediyordu ama Başkan bunun farkında değildi. Ayrıca, küçük bir barakadan holdinge dönüşen Fenerbahçe artık geleneksel yöntemlerle yönetilemezdi, bu geçişi sağlıklı hale getirecek bir kurumsal yönetim gerekiyordu, olmadı. Bu olamayınca Aziz Başkan ipleri elinden kaçırdı ve bu kontrolü kaybetme duygusu onun gibi iddialı birini daha da kontrolsüz hale getirdi, kulüp çok büyük bir holdinge dönüştüğü ama tek kişi tarafından yönetildiği için tökezlemeye başladı. Çünkü tek kişinin fiziksel varlığı bu yeni organizasyonu tek başına yönetmeye yetmezdi ve bilgiye dayanmayan kararlar giderek hatalı olmaya başladı. Bu ortamda Başkan’ın etrafında bilgi yerine “manipülasyon” üreten tipler oluştu, hem onu hem de Fenerbahçe’yi yıktılar. Başkan son bir çaba ile itibarını tekrar para ile satın almak istedi ve borçlandı ama o da sonuç vermeyince artık elinde ne itibar ne Fenerbahçe kaldı.
Fenerbahçe’nin salonu, stadı, markası, Eurolig kupası vardı. Ali Koç’un yapması gereken sadece Aziz Yıldırım’ın yapamadığı kurumsallaşmayı tamamlayıp kenara çekilmesi ve zaten gelir yaratma kapasitesi sonsuz Fenerbahçe’yi biraz da mali destekle ayağa kaldırmaktı ama o Yıldırım gibi olmaya çalıştı.
Yaptığı çok yanlıştı, artık o kulüp Aziz Yıldırım’ın tarzıyla yönetilemezdi ve kendisi eski Başkan’ın yeteneklerinden yoksundu. Bu satırlarda ciddi Aziz Yıldırım eleştirisi çok yapıldı ama yiğidi öldür hakkını yeme, Yıldırım güçlü bir kişilikti, futbolcular ve futbol camiasında isminden korkulurdu, taraftarları bir araya getirir onlara amaç verirdi, sorumluluk ve karar almaktan çekinmezdi. Tek sorunu, yüksek egosu ve bu nedenle pohpohçu yandaş ve ikiyüzlü tiplere güvenmesiydi. Etrafında kurumsallaşma oluşturacak kaliteden uzak bir çember olmasıydı.
Ali Koç’un yaptığı büyük hataydı çünkü kendi zayıf tarafı olan liderlik gerektiren bir yönetim biçimini seçmiş, Fenerbahçe’nin zayıf tarafı olan “kurumsallaşma” sürecine sırtını döndü.
Sokaktaki Fenerbahçeli Ali Koç dışında yönetici adı söyleyemez, oysa bizim beklediğimiz Koç isminin unutulmasıydı. Herbert Hainer kim biliyor musunuz? Bayern Münih’in başkanı ama adını kimse bilmez. DT, Wolkswagen, Allianz ve birçok kurumsal şirket ekibiyle Bayern’i yönetir ama herkes kulübü eski futbolcuların yönettiğini sanır.
Ali Koç bu anlayışı ile Fenerbahçe’yi ileri değil, artık sadece geri götürür. Kararlı, inisiyatif alan, lider Aziz Yıldırım yerine romantik, kararsız ve insanlar üzerinde etkisi olmayan birini koyunca sonuç bu oluyor.
Fenerbahçe’yi artık Aziz Yıldırım veya ona benzeyen biri yönetemez çünkü bütün şirketler büyürken karar verme sürecini kısaltması ve hız nedeniyle tek adamlara ihtiyaç duysa da, büyüyünce kurumsal yönetim kaçınılmaz olur. Büyüyen organizasyon bilgiye ulaşmayı tek kişinin fiziksel yeterliliğinin çok üstüne taşır, bu da “yetki dağıtımını” kaçınılmaz hale getirir; belki karar süreçleri uzar ama doğruluk payı yükselir.
Yani Fenerbahçe’nin ne Aziz Yıldırım’a ne de onun çok kötü taklidi Ali Koç’a ihtiyacı yok, zaten soru da “kim” değil “hangi ekip Fenerbahçe’yi kurtarır” olmalı. Hepsi kendi alanında başarılı ve güçlü, bir lider altında birleşmiş karar sürecine katılmadıklarında bunun hesabını soracak güçlü yöneticilerden oluşan bir ekip artık Ali Koç’lar ve Aziz Yıldırım’lar tarafından yönetilemez.