Hazal Yalın (ydh.com.tr)
Rusya ile (Kremlin’in deyişiyle) “kolektif Batı” arasında Ukrayna krizi derinleşerek sürüyor. Bu kriz, geçen hafta Rusya Federasyonu Komünist Partisi parlamento grubu tarafından Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetlerinin (DHC ve LHC) resmi olarak tanınması için verilen meclis önergesi ile iç siyaset ve uluslararası hukuk açısından da yeni bir biçim alabilir.
RFKP’nin grup önergesinde şu ifadeler yer alıyordu:
“Bu cumhuriyetlerde geçtiğimiz yıllarda halkın iradesi temelinde meşru bir iktidarın tüm niteliklerine sahip demokratik organlar ve devletler inşa edilmiştir.”
Bu önergenin ardından iktidardaki Birleşik Rusya’nın iki önemli yetkilisi de, DHC ve LHC’ye silah sevkiyatına başlanması için Kremlin’e başvuruda bulundular. Bunlardan ilki, Birleşik Rusya Duma grubu başkanı Vladimir Vasilyev’di.
Vasilyev, Rossiya 24’te (devlet kanalı) yayınlanan mülakatında şöyle dedi:
“Ukrayna senaryoları, Nazizm’e ve Banderciliğe geri dönüldüğünü düşündürüyor. DHC ve LHC topraklarında yaşayan Rusya vatandaşlarının ve hemşerilerimizin yaşamlarının savunulması meselesi bizi endişelendiriyor. Ülkemizin yönetimine, Lugansk ve Donetsk cumhuriyetlerine saldırganlığı durdurmaları için zaruri askeri ürün sevkiyatı şeklinde yardımda bulunması, keza yurttaşların güvenliğinin sağlanması için bütün zaruri tedbirlerin alınması için başvuruda bulunuyoruz.”
Federasyon Konseyi (Senato) sözcü yardımcısı, Birleşik Rusya’nın önde gelenlerinden Andrey Turçak da Ukrayna’nın NATO ülkeleri tarafından silahlandırılmasına ve DHC-LHC’ye yönelik artan saldırılara dikkat çekerek, “batılı küratörlerin Ukrayna cuntasını Donbass’a doğrudan bir saldırıya teşvik ettiklerini” söyledi. Turçak, DHC ve LHC’nin “savunma kapasitelerini yükseltmek ve Kiev’in açıkça hazırlandığı askeri saldırganlığı durdurmak için” muhtelif türlerde silah sevkiyatına başlanması gerektiğini vurguladı.
DHC Başkanı Denis Puşilin de, Donbass’ın SİHA’lara karşı koymak için silaha ihtiyacı olduğunu açıkladı. Puşilin doğrudan doğruya, Kiev’e AKP yönetimi tarafından sağlanan SİHA’lara da gönderme yaptı: “Öncelikle ‘Bayraktar’lara karşı koymamız şart.”
Rusya’da diplomasi çevrelerinde etkili isimlerden senatör Aleksey Puşkov ise, DHC ve LHC’nin Rusya tarafından tanınması konusunun şu anda gündemde bulunmadığını söyledi; ancak ekledi:
“Bu cumhuriyetlerin geleceği, Rusya’nın Batı ile müzakere edip edemeyeceğine bağlı.”
Puşkov’a göre Ukrayna silahlı kuvvetlerinin bu iki kendinden menkul cumhuriyet sınırında yoğunlaştığı açık ancak kapsamlı bir operasyondan söz etmek için erken. Puşkov, Rusya’nın askeri aracı ancak Kiev’den açık bir düşmanlık olması halinde kullanacağını da vurguladı.
Puşkov Kiev’in, büyük bir provokasyon yoluyla devasa yaptırımları yakınlaştırmak isteyebileceğini, ama bunun çok tehlikeli olduğunu da ekledi.
* * *
Öyle anlaşılıyor ki Rusya, şimdilik diplomatik kanalları kullanmaya devam etmekte kararlı, ama hem Ukrayna tarafından gelebilecek bir provokasyona karşı askeri olarak hazırlıklı, hem de Donbass’a belki de gelişmiş silahlarla askeri yardımda bulunmayı değerlendiriyor.
Bunun uluslararası hukuk açısından meşru bir dayanağı da var, zira Donbass halkının önemli bir bölümüne Rusya vatandaşlığı verildi. Başka deyişle, Rusya, kendi vatandaşlarının korunmasına yardım etmek zorunda kaldığını açıklayabilir.
Ne var ki bunun için muhtemelen, Normandiya Dörtlüsü devlet başkanları danışmanlarının Paris’teki ikinci tur görüşmelerini bekleyecektir. Ancak dünkü ilk turu neredeyse zaman kaybı olan bu görüşmelerin ikinci turundan da bir şey çıkmayacağı öngörülebilir.
Her halükârda, Rusya, ABD ve NATO’dan istediği güvenlik garantisi taleplerinin kabul edilmediği bugünkü durumda, sadece DHC ve LHC’de Güney Osetya ve Abhazya yolunu açacak girişimlerle yetinmeyecektir. Elinde hangi vasıtaların bulunduğunu tahmin etmek güç; ancak Amerikan dolarının “kolektif Batı”nın sopası olarak kullanıldığı, bitmiş durumdaki Kuzey Akım 2’nin (Almanya’daki en Amerikancı parti olan, Yugoslavya’nın katili Yeşiller’in alkışları arasında) çöpe atılması ihtimalinin olduğu, Rusya’nın SWIFT sisteminden çıkarılması gibi aslında geri tepmesiyle Washington ve Londra’yı da vuracak bir silahı kullanma tehditlerinin savrulduğu, Putin dâhil Rusya yönetimindeki isimlerin yaptırım tahtasına konulmasından söz edildiği mevcut durumda, Rusya’nın geri adım atması açıkça yenilgi anlamına gelir.
Dolayısıyla, böyle bir teslimiyet ihtimali neredeyse kesinlikle söz konusu değil.