Mentor
Ali Koç’un savunulacak yanı kalmadı ama savunanlar şöyle diyor: “Çok para verdi…” Hakkını inkâr etmiyorum, verdi ama ben bunun karşılıklı olduğunu düşünüyorum, yani tersten bakarsanız Fenerbahçe karşılıksız bir şey almadı.
Biraz geriye gidelim, Fenerbahçe’nin Ülker ile marka işbirliği var. Hepimizin bildiği gibi Ülker muhafazakâr kesimin markasıydı ve “modernler” tarafından hain ilan edilmişti. Ancak Fenerbahçe ile iş birliği sonrasında “muhafazakâr marka” kimliğinden sıyrılıp ulusal marka oldu. Artık modernler Ülker denilince belli bir ön yargıyla yaklaşmıyor ve satın almakta tereddüt etmiyor, yani Fenerbahçe Ülker’e ülke pazarının %50’sine ulaşma şansı verdi.
Rakiplerinin böyle bir etkisi yok, zaten böyle markalar da onları tercih etmiyor ve böyle bir sonuç doğması mümkün değil. Çünkü Fenerbahçe taraftarı yaşamı Fenerbahçe çerçevesinden gören bir taraftar ve karar alırken kulübünü önemli bir veri olarak kullanıyor. Çok geniş taraftar kitlesi olduğu için milyonlarca insanın sonuç yaratması kaçınılmaz. Fenerbahçe’nin taraftar sayısı olarak tek rakibi var, onların da taraftar bağlılığı çok düşük çünkü onların karşılıksız bir aidiyetten değil, beklentiden ibaret, tarihleri en fazla 2000’li yıllara ulaşabiliyor.
Koç Grubuna gelince… Bildiğiniz gibi Koç Grubu da Ülker gibi ama tersi, yani muhafazakârların değil de modernlerin markasıydı. Elbette Koç Holding’in ikame edilemez malları vardı ve herkes tarafından alınıyordu ancak muhafazakâr bir iktidarın olduğu ülkemizde bu gruba karşı resmi tepki çok açıktı. Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı danışmanı ve birçok üst düzey siyasi görevli çok açık ve güçlü bir şekilde Koç Grubunu hedef alıyordu. Ali Koç’un Fenerbahçe başkanlığı Gruba bu açıdan çok güçlü bir kalkan ve koruma sağladı. Ali Koç başkan olduğundan beri hiçbir siyasi açıkça Koç Grubunu hedef almıyor. Hatta Koç ailesi üyeleri daha önce Cumhurbaşkanı’ndan randevu bile alamıyordu ama Ali Koç şimdi her gün Külliye’de, kısacası Koç Holding Fenerbahçe’ye verdiği paranın karşılığını fazlasıyla aldı.
Daha önce hatta uzun yıllardır Koç Grubu başka bir spor kulübüne destek oluyor ama böyle sonuçlar oluşmadı.
Eğer Ali Koç Fenerbahçe başkanı olmasaydı iktidarın desteğini kaybettiği günlerde yeni yel değirmenlerinden birinin Koç Holding olması büyük olasılıktı diye düşünüyorum.
Yazılarımı okuyanlar bilir, ben olaylara Fenerbahçe açısından bakarım, siyasi tercihlerim de Fenerbahçe’ye yarar sağlama kriterine bağlıdır. Bu yüzden Cumhurbaşkanı-Fenerbahçe yakınlaşmasını hep destekledim ancak Ali Koç bunu biraz farklı bir aşamaya götürdü. Fenerbahçe’nin 4 yıldır her ortamda kıyıma uğramasına ve bu yakınlaşmadan kulübün fayda yerine zarar görmesine rağmen Ali Koç yakınlaşmaya hâlâ sıkı sıkı sarılıyor.
-Hakemler Fenerbahçe’yi linç ederken iktidar tarafından desteklenen bir takım açıkça kollanırken hakemler hakkında konuşmama kararı alıyor.
-İktidara yakın bir yorumcunun etkisiyle Fenerbahçe hocası kovuluyor.
-İktidara yakın Mesut Özil hiç ilgisi yokken transfer ediliyor.
-İktidar yorumcusu-Mesut Özil ilişkisi Fenerbahçe’ye zarar vermesine rağmen Başkan görmezden geliyor.
-Hiç ilgisi yokken Ali Koç Divan Kurulunda hedefte olma gerekçesini Cumhurbaşkanı ile yakınlaşmasına bağlıyor.
Açıkçası ve kısacası Fenerbahçe’nin Koç Grubuna kalkan olduğundan veya kalkan yapıldığından endişe ediyorum. Fenerbahçe’nin fedakârlıkları onların kazançları mı oldu acaba? Bilmiyorum ama Fenerbahçe koruması olmasa Koç Holding bu dönemde muhafazakâr seçmene hoş görünmek için hedef tahtasına konulabilir, kayıpları da milyar dolarları bulabilirdi.
Bilmiyorum, ben Fenerbahçe’nin kullanıldığından endişe ediyorum. Ama öyle veya böyle Ali Koç ve Koç Holding Fenerbahçe’ye verdiği paranın karşılığını aldı hatta borçları var.
Sonuç olarak; Fenerbahçe’de kimsenin borcu kalmaz hep Fenerbahçe alacaklıdır.