Huriye Yıldırım Çınar (tasam.org)
Burkina Faso’nun başkenti Vagadugu’da 30 Eylül sabahı saat 04.30’da, başta Baba Sy Askerî Kampı’ndan olmak üzere bir çok yerden silah sesleri duyuldu. Ardından ise devletin televizyon kanalı olan RTB’nin yayını kesilerek yüzbaşı İbrahim Traore liderliğindeki darbeci askerler burada bir bildiri okudu. Okunan bildiride Devlet Başkanı Paul- Henri Sandaogo Damiba’nın ülkenin güvenliğini sağlayamadığı gerekçesiyle Damiba Hükümeti yönetimine el konulduğu belirtildi. Bildiride ayrıca ülke sınırlarının kapatıldığı, anayasanın askıya alındığı belertilerek 21:00-05:00 saatleri arasında sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Burkina Faso’da Yarbay Damiba 24 Ocak’ta darbeyle iktidara el koymuştu. Olayların ardından Damiba istifasını sunup komşu ülke Togo’ya sığındı. Yeni lider Traore ise Burkina Faso halkına destek ve mücadelelerine olan güveni için teşekkür edip halka normal yaşamlarına dönme çağrısı yaptı.
Genel olarak bakıldığı zaman Burkina Faso’da yaşananları son yıllarda Afrika’da tezahür eden Fransız-Rus rekabetinin bir sonucu olarak yorumlamak mümkündür. Birçok eski Fransız ülkesi Fransa’nın neokolonyal politikaları sonucu siyasi, ekonomik ve sosyokültürel krizlerle mücadele etmektedir. Diğer yandan Fransa’nın yönlendirdiği kolonyal ve neokolonyal politikalarıyla şekillendirdiği devlet inşalarının olumsuz sonuçlarından birisi olarak cihadist selefi terör örgütleri de son dönemde etkisini arttırmıştır. Fransız Devlet Başkanı Macron Afrika’da giderek daha kötü bir imaja sahip olmaktadır. Siyasi olarak bağımsız ancak sosyoekonomik olarak kendilerini hâlâ özgür olarak hissedemeyen Mali, Senegal gibi birçok eski Fransız sömürgesi Fransa’nın kıtaya yönelik neokolonyal politikalarına giderek artan bir şekilde tepki göstermeye başlamıştır.
Fransa’nın Afrika’daki bu güç kaybına karşı Rusya Federasyonu kıtada giderek etkisini arttırmaktadır. Bilindiği üzere SSCB’nin yıkılmasının ardından siyasi, askerî ve sosyo-ekonomik açıdan çeşitli zorlukla mücadele eden Rusya Federasyonu’nun kısa sürede toplanıp yeniden küresel güç olma hedefinde Afrika önemli bir stratejik konuma sahiptir. Zengin yeraltı ve yerüstü kaynakları yanında, hızla gelişen ekonomileri ve artan tüketim oranlarıyla Afrika orta ve uzun vadeli yatırımlar için muazzam değerde bir pazar olarak görülmektedir. Bu nedenle Rusya birçok Afrika ülkesinde ticaret ve yatırım girişimlerini arttırmaya başlamıştır. Geliştirilen bu ilişkiler neticesinde 2019 yılında Rusya’nın Afrika kıtasıyla ticaretinin toplam değeri %17’lik bir artışla yaklaşık 20 milyar dolara ulaşmıştır. Rusya Afrika’da ticaret yanında güvenlik ve savunma alanlarında da ilişkilerini geliştirmektedir.
Gelinen noktada Macron, Afrika’da güç kaybederken artan Rus etkisinden büyük endişe duymaya başlamıştır. Mali örneğinde olduğu gibi Ruslarla kurulacak askerî ilişkilere karşı Malili yetkileri uyarırken hâlâ eski kolonyal bağlarından güç aldığı ve bölgede yükselen Rusya gibi aktörleri bertaraf etmeye çalıştığı görülmüştü. Burkina Faso gelişmeleri de halkın ülkedeki Fransız varlığından hoşnutsuzluğuna karşın Rusya ile kurulacak askerî ilişkilerin terörle mücadelede başarıyı sağlayacağı inancı Macron’un bu endişelerini haklı çıkarır niteliktedir. Görünen o ki Fransa’nın Afrika’daki eski sömürgeleri önümüzdeki süreçte bağımsızlık ve istikrarlarına yönelik bir tehdit olarak gördükleri Fransız etkisinden kurtulmak için Rusya gibi kıtada yükselen yeni aktörlerle iş birliklerini daha çok arttırma yoluna gidecektir. Kıtadaki bu değişim ise Mali ve Burkina Faso’da olduğu gibi şiddet olaylarına yol açma olasılığı ise yüksektir.
Makalenin tamamını okumak için tıklayın