Cumhur Deliceırmak, Girne
Tuzsuz deniz olur mu diyerek başlayacak yazım bugün.
Hayır, saçmalamıyorum.
Tuzsuz deniz olmaz bilirim, bilirim de benim yurdumda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bir garip durum var ki, sanki siyasetçiler, sağcısı solcusu ayrımsız tuzsuz deniz yaratmak peşindeler gibi.
Nasıl mı?
Evvel emirde yıllar var ki hükmedemeyen hükümetler kurulup bozuluyor ve hiçbir hükümet hükmetmeyi beceremiyor, başaramıyor ve zaten başarmak gibi, hükmetmek diye bir niyetleri de yok.
Hükümetleri böyle KKTC’nin. İki mecliste sandalyesi olan sağcı, solcu, ortacı, futbolcu, modacı tüm partiler kıyısından köşesinden, ortasından büyük ortak, ortanca ortak, küçük ortak ya da küçümen ortak olarak hükümet koltuklarını da isimleri ve cisimleri ile doldurmuş olup asla ve katiyen etkili olamamışlardır bütün yetkilerine rağmen.
Yetkili olup da etkili olamamak ile deniz olup da tuzsuz olmak çok da farklı olmasa gerek.
Kendilerini sağcı ve milliyetçi “ana vatancı” ve dahi “KKTC forever”cı zan ve ilan edenler, her bir sorunu Türkiye’ye havale ederek, sorun çözmedeki yetersizliklerinin faturasını çok sevdikleri ve “et tırnaktan ayrılmaz” diyerek hamaset yaptıkları ana vatan Türkiye’nin sırtına yüklemeye çalışıyorlar. Kendilerini solda diye pazarlayanlar da özellikle Kıbrıs Türk halkı gerçeğini anlaşılmaz bir şekilde ret ve inkâr ederek, “Kıbrıs Türk Toplumu” bile demekten kaçınarak, Türkçenin de başını gözünü yara yara, “Amasyalı elma”, “Çukurovalı pamuk ya da sivrisinek der gibi ‘‘Kıbrıslı Türk toplumu’’ demeyi tercih etmektedirler. Bu böyle olunca hâliyle toplumların hükümetleri olamayacağından ve hele de devletleri hiç ama hiç olamayacağından, sürekli olarak sorumluluk almaktan kaçıyor ve “sorunlarımız ancak ve yalnız federasyon olursa birleşik Kıbrıs’ta AB marifeti ile çözülebilir” tembelliğine aymazlığına yatarak, KKTC ülkesi ve halkını milletini tuzsuz deniz gibi saçma sapan bir konuma doğru iteklemektedir..
Bunları yazmak insanın içini parçalıyor ama ne yazık ki gerçek bu. KKTC’yi siyasi partilerin yürüttükleri bu siyaset anlayışı ve bu anlayışa dört elle sarılmış sağcısı, solcusu ile mecliste temsil edilen partiler kemiriyor.
Kıbrıs Türk halkının yüz yıldan uzun süren direnişi sonucunda kurduğu devleti de yürürlükteki siyasi anlayış ve bu anlayışı sürdüren partiler eli ve marifeti ile Kıbrıs Türk halkının başına yıkıldı, yıkılıyor az kaldı…