1. Birçok yazara göre Tolstoy Rusların en iyi yazarı, Anna Karenina da Tolstoy’un en iyi romanıdır. Hatta dünya çapında yapılan bazı değerlendirmelerde Anna Karenina bugüne kadar yazılmış en iyi romanların başında yer almaktadır.
2. Roman yüksek bir bürokrat ile evli olan ve evliliğinde neşe ve aşk bulunmayan Anna Karenina’nın bir tren istasyonunda karşılaştığı Kont Vronski’ye aşık olmasıyla başlayan yasak bir ilişkiyi konu alıyor. Romanda Tolstoy’un kendi hayatından da izler gördüğümüz Levin ve Kiti arasında söz konusu olan aşk ise paralel ve idealize bir hikaye olarak verilmiştir.
3. Roman şu cümle ile başlıyor: Mutlu aileler birbirine benzerler, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.
4. Roman sadece yasak bir aşkın konu edildiği bir kitap olarak kalmıyor. Aynı zamanda dönemin sosyal ve kültürel özelliklerinin de yansıtıldığı bir toplumsal roman özelliği gösteriyor. Alman yazar Thomas Mann Anna Karenina’yı dünya edebiyatının en büyük “toplumsal panorama romanı” olarak nitelemiştir.
5. Romanda, tarihsel arka plan da kahramanlar arasındaki çeşitli tartışmalar vasıtasıyla başarılı şekilde devreye sokulmaktadır. Çar II. Aleksandr’ın liberal reformları, adli sistemin reforme edilmesi, askeri reformlar, seçilmiş yerel yönetimlerin tanınması, demiryollarının hızlı şekilde gelişmesi, bankalar, sanayi, yeni iş seçkinlerinin yükselişi ve eski toprak aristokrasisinin azalması, daha özgür bir basın, Pan-Slavizm hareketi, kadın sorunu gibi konular bunlardan bazılarıdır.
6. Vladimir Nabokov’a göre şunu keşfetti Tolstoy: Yaşamı, çok hoşa gidecek bir biçimde, tastamam, biz insanoğlunun zaman duygusuna denk düşecek biçimde canlandırmanın yöntemini.
7. Tolstoy bu romanı 1873-1877 arasında zaman zaman ara vererek, bazı bölümlerini yeniden yazarak ve ruhsal bir bunalımın içindeyken yazmıştır. Tolstoy romanın ilk başta öngördüğü planının dışına çıkmasına ve kendini yazdırmasına izin vermiş, olayların en canlı ve gerçekçi şekilde anlatılmasına dönük üstün bir yetenek sergilemiştir.
8. Vladimir Nabokov şöyle açıklıyor durumu: Öyle ki, ara sıra Tolstoy’un romanının kendi kendini yazdığı, kendi malzemesi, kendi konusu tarafından yazıldığı duygusuna kapılırız; kalemini soldan sağa hareket ettiren, sonra geri dönüp bir sözcüğü silen, düşünüp taşınırken sakalının altından çenesini kaşıyan bir yazar tarafından değil…
9. Anna Karenina adlı roman dünyada ve Türkiye’de de birçok yazar tarafından öğrencilerine bir romanın nasıl yazılacağına ilişkin en iyi örneklerden biri olarak gösterilmekte ve yazarlık atölyelerinde uzun uzun tartışılmaktadır.
10. Orhan Pamuk roman hakkında şunu söylüyor: Anna Karenina benim okuduğum en mükemmel, en kusursuz, en derin ve en zengin roman. Tolstoy’un her şeyi gören, herkesin hakkını veren; hiçbir ışığı, hareketi, ruhsal dalgalanmayı, şüpheyi, gölgeyi kaçırmayan; inanılmayacak kadar dikkatli, açık, kesin ve zekice bakışı, bu romanın sayfalarını çevirdikçe okura, “Evet, hayat böyle bir şey!” dedirtir.
11. Tolstoy sanılanın aksine kendisinin romanda Anna Karenina’nın tarafında olduğunu söylemiştir. Buna rağmen romandaki bütün kahramanları objektif, gerçekçi, kendilerinin içinde olduğu sosyo-kültürel ve psikolojik ortamın etkisinde, olabildiğince canlı şekilde yansıtmıştır.
12. Yine Nabokov’a göre Levin’in evliliği yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda metafizik bir aşk anlayışı üzerine, her an özveriye hazır olmak üzerine, karşılıklı sevgi üzerine kuruludur. Anna-Vronski birlikteliği yalnızca cinsel aşk üzerine kuruludur ve yıkılmasına neden olan da budur.
13. Edebiyatçı V. Verasayev ise şu yorumu yapmıştır: Anna evliliğinde yalnızca anneliğini yaşamış, eş olamamıştır. Kocasına aşk duyamamıştır. Aşksız yaşanan her şey ışıltısını yitirecek, aldatmacaya dönüşecektir.
14. Anna toplumsal baskı ve dışlanma, oğlunu görememesi, eski kocası ile yaşadığı gerginlikler ve daha birçok şeyden etkilenmişti muhakkak ama bu gözü kara kadını intihara götüren asıl şey Vronski’nin kendinden soğuduğunu düşünmesi ve kendini aşkının yankısında yalnız hissetmesi olmuştu. Dolayısıyla eyleminin önemli bir nedeni Vronski’yi bu yolla cezalandırma isteğiydi.
15. Neticede Tolstoy Anna’yı bir boşluğa, bir karanlığa, bir gözü karalığın içine bırakmış, durumun açmazlarına ve getirdiği acıya kendisi de üzülmüştü kanımca.
KAYNAKLAR:
– Anna Karenina adlı roman
– V. Nabokov, Rus Edebiyatı Dersleri
– Prof. Dr. M. Özlem Parer, “İçeriğiyle Epigrafın uyumu çerçevesinde Anna Karenina”
Not: Bu yazı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.