Rafael Sadi
İsrail ağzı ile kuş tutsa işe yarar mı dersiniz?
Google amcaya sordum son yıllarda kaç gazeteci öldürüldü diye, cevap anında çıktı.
1990 yılından 2020 yılına kadar tam 2658 gazeteci hayatını kaybetmiş.
Hangi ülkelerde kaybettikleri de açıkça beyan edilmiş.
Rapor International Federation of Journalist yayını. Yani Uluslararası Gazeteciler Federasyonu.
En fazla gazeteci ölümü Irak’ta meydana gelmiş. Güney Amerika ülkeleri de oldukça ileride tabii.
Bölgelere göre 2020 yılında öldürülen gazeteci sayısı ise 42.
2020 itibarıyla hapiste olan gazeteciler konusunda da bir rapor var.
Toplam 235 gazeteci hapisteymiş 2020 yılında. Ve ne yazık ki Türkiye şampiyon, 67 gazeteci hapisteymiş. Allah kurtarsın.
Cenin kentindeki çatışmada hayatını kaybeden Filistin asıllı Hristiyan Arap bayan gazeteci Şirin Abu Kahle ne ilk nede son gazetecidir haber peşinde hayatını kaybeden.
Kuşkusuz üzücüdür ama soruşturması bitmeden İsrail’i suçlu ilan etme cüreti gösteren Türk basını gereksiz düşmanlık yayma ve nefret suçu işlemektedir.
Velev ki Bayan Şirin’i öldüren mermi İsrail askerlerinin silahından çıkmış olsun. Bu neyi kanıtlar ki? Bayan Şirin ne yazık ki yanlış zamanda yanlış yerde duruyordu. Filistin hastanesi tabibinin ilk ifadesinde merminin 1 metre yakından sıkıldığını ve başındaki kaskı delerek beynine isabet ettiği, İsrail ordusunun soruşturmasına göre de Cenin’deki çatışmada mevzilenmiş askerlerin Bayan Şirin’in vurulduğu yere mesafesinin 150 metre olduğu belirtilmiş.
Dediğim gibi savaş ortamında ne yazık ki her şey mümkün ve gerçeği bulmak için İsrail ve Filistin yönetimlerinin iş birliği içinde çalışmaları gerekmektedir. Bunun için cenaze otopsi sonucu İsrail ile paylaşılmadan defnedildiği için ve kurbanın başından çıkan mermi ile kurşun geçirmez kask İsrail makamlarına teslim edilmediğinden soruşturmanın sonuçlanması olası değildir. Filistin Otonomi Yönetimi İsrail’e güvenmediğini beyan ettikten sonra bugün iş birliğine yanaşacaklarını beyan etti. Silahtan çıkan mermi ve kaskın incelenmesi sonucunda merminin İsrail silahından çıkıp çıkmadığı tespit edilebilecektir muhtemelen.
Az önce belirttiğim gibi bu hiç kimseyi katil ve savaş suçlusu yapmayacaktır. İsrail’i acele ile suçlayanlar ayıplarıyla ortada kalacaktır.
Gelelim son iki ay içinde süregelen terör dalgasına ve İsrail sivillerine yönelik cinayet saldırılarına… İsrail veya herhangi bir devlet bu denli terör saldırısı karşısında ne yapmalı ve nasıl önlem almalıdır?
En yakından bildiğimiz dost ülke Türkiye PKK teröründen muzdarip bir ülke olarak dönem dönem kaç tane teröristi imha ettiğini veya basın ağzı ile “etkisiz” hale getirdiğini gururlar beyan etmektedir.
İsrail devleti ise terörist eylemlerinde etkisiz hale getirdiği teröristler olduğunda Türk basını “İsrail Filistinli gençleri öldürdü” diye manşet atmakta, sanki katliam yapmış gibi yansıtmaktadır.
İşte ayıp ve haksız tutum budur. Bu tutum aynı zamanda devlet ağzı ile de benzer şekillerde yazılmakta hatta İsrail devleti resmen kınanmaktadır. Yani bu hak mıdır sizce? PKK’lı terörist de Hamas veya İslami Cihat üyesi terörist, cani değil mi?
Dostlar, şayet İsrail dosttur diyorsanız sizin de dost gibi tavır takınmanız lazım, çifte standart ile yazmaktan, konuşmaktan vazgeçmelisiniz.
Ortada 1000 yıldır çözülememiş bir “Filistin davası” mevcuttur.
Aslında bu davanın adı “Arap-İsrail davası”dır. Filistin adı 1964 yılında uyanık Abu Ammar’ın yani Arafat’ın uydurduğu Filistin sözcüğü ile vücut bulmuştur. Çok önemli değil.
1920’lerden başlayan ve “Eretz İsrael” yani İsrail toprağında bir Yahudi devleti kurma girişimleri Osmanlı’nın 1917 yılında bu toprakları terk etmesi ile Araplar Yahudileri bu topraklarda istememeleri gerektiğini düşünmüş. Bir taraftan topraklarını nakten ve defaten para ile Yahudilere sattıktan sonra hem parayı alıp hem de toprağı geri alma numarası aleyhlerine çalışmış ve sattıkları toprakları asla geri alamamışlardır. Bence asla da alamayacaklardır.
Bu oyun ters tepmiş ve 1948 topyekun savaşı ile bu topraklardan kovmaya denize dökmeye çalıştıkları Yahudiler gerçek bir Yahudi devleti kurmuş ve gün geçtikçe kuvvetlenerek gelişmiş ve her denize dökme çabasında daha da fazla toprak kazanmış ve düşmanlarını neredeyse rezil etmiştir. Bu Arap oyununun en zararlı çıkanları ise kendilerine Filistinli diyen aslında Batı Şeria’daki Ürdün vatandaşları ile Gazze’deki Mısır vatandaşları olmuştur.
Mülteci oyunu İsrail’i bu savaşın sorumlusu ve garibanları mazlum gösterme numarasının ana fikridir. Halbuki dünya ve özellikle Türk basınında gösterilen mülteci kamplarının resimleri ve görüntüleri gerçekleri yansıtmamakta, gerçek görüntüleri yayınlamak mazlum edebiyatını yaralayacak diye ortaya konmamaktadır.
Bir kaç resim eklemek gerekirse. mazlumların reisi Mahmud Abbas’ın (Abu Mazen) sarayı işe başlamak yerinde olur.
Bugünkü değerinin 27 milyon doların üstünde olduğu söyleniyor.
Bu mazlumların ağa babası.
Bu resimler ise bir başka mülteci kampı görüntüleri:
Ramallah’in kardeş şehri Rawabi Tel-Aviv’den daha lüks bir şehir.
Bu resimleri Türk basınında göremezsiniz. Yalan olmasın ODATV bir ara yayınlamıştır.
Şimdi gelelim İsrail’in ne yapması gerektiğine.
İsrail halkının da içinde birçok değişik fikirli sesler mevcut. Birkaçını sizlerle paylaşmakta yarar var.
1- Hepsini sürelim. Batı Şeria’dakileri Ürdün’e, Gazze’dekileri Mısır’a.
2- Tehcir veya transfer.
3- Teröristlerin tamamını idam edelim, kurşuna dizelim.
Daha aklıma gelmeyen bin bir çeşit ceza şekli daha var. Öldürülen teröristleri domuz derisinden kefenler ile gömmek de dahil buna.
Bunlar hiçbiri İsrail devleti tarafından yapılabilecek şeyler değildir, en uçtaki partiler bile bunları teklif edemez.
Ancak gün geçmiyor ki bir Arap milletvekili polis ile çatışmaya girip kavga etmeye kalkmasın. Daha iki gün önce ünlü Arap Milletvekili Ahmet Tibi’nin polisin tutuklamak üzere olduğu bir suçlunun yakalanmasına müdahale edip suçlunun kaçmasına sebebiyet verdiği videolar basında yayınlandı ve dokunulmazlığı var diye kimse kendisine bir şey yapamadı. Halbuki görev başındaki polisin de dokunulmazlığı var ve görevine engel olmak resmen suçtur. Değil milletvekili, cumhurbaşkanı bile olsa polisin görevini yapmasına kimse engel olamaz.
Benzer durumda bir sol parti milletvekili olan Ofir Kasif de polis ile kavga etti ve küfür ederek el kaldırdı ki polis ona vursun ve kendisini haklı çıkarabilsin.
Demem odur ki birileri İsrail’i karıştırmaya uğraşıyor ancak kimse bunu başaramayacaktır. İsrail devleti de, polisi de, milleti de çok ama çok sabırlıdır. Kimse bu insanları çığrından çıkaramayacaktır. Biz Yahudiler bu devletin kurulması için 2000 seneden fazla bekledik. Bundan sonra iki buçuk çapulcu yüzünden bırakıp gitmeyeceğiz.
Kimse umut beslemesin.