Dünyanın en büyük milli parklarından biri olan Yellowstone Milli Parkı 1872 yılında kuruldu. ABD’nin Wyoming Eyaleti’nde yer alır ve çevresiyle birlikte büyük bir doğal koruma alanını kapsar.
Yellowstone Milli Parki aslında muazzam bir süper volkanın üstündedir.Günümüzden 2,1 milyon, 1,3 milyon ve son olarak da 630 bin yıl önce patlayan bu volkanın yeniden patlaması bekleniyor, tabii zamanı belirsiz. Ancak eğer önceki patlamalar gibi bir patlama yaşanırsa Kuzey Amerika’daki yaşamın yok olma noktasına geleceği tahmin ediliyor. Yalnız Kuzey Amerika değil, Güney Amerika ve dünyanın diğer kıtalarında da bu patlamanın kötü sonuçları olacak.
Bu kısa bilgiden sonra gelelim Milli Parka…
1925 yılında çiftçilerin yoğun tepki ve ısrarlarına dayanamayan Amerikan Yönetimi Yellowstone’daki kurtların toptan imhasına karar verdi ve avcılar son kurdu da öldürdü.
Son kurdun öldürülmesinden on yıl sonra parktaki ağaç sayısı yüzde 10 azaldı. Çünkü kurtların olmadığı parkta geyikler bitkileri korkusuzca yemeye başladı. Çünkü kaçacak düşmanları yoktu. Bitkiler iki metreye ulaşamadan geyikler tarafından yok ediliyordu.
Ağaçlar büyümeyince parktaki ırmakların akış hızları da değişti. Çünkü ırmak kıyılarındaki toprağı tutan ağaçlar artık yoktu. Diğer yandan bir su hayvanı olan kunduz kolonilerinin sayısı da kurtlardan sonraki elli yılda 100’den yalnızca bire düştü.
Bufaloların sayısında da düşüş gözlemlendi. Çünkü besin zinciri bir kez kırılmış ve insan eliyle doğal akış bozulmuştu. Bozulan akıştan parkın ünlü ayıları da etkilenmişti.
Yetmiş yıl sonra 1995’te durumun kendi haline bırakılması halinde parktaki hayvan ve bitki yaşamının yok olacağını gören ABD yönetimi bu kez tam tersi bir karar alarak Yellowstone parkına ilk kurtların getirilmesine karar verdi. Kurtların gelmesinden sadece bir yıl sonra geyik sayısı azalmaya ve ağaçların sayısı artmaya başladı. Birkaç yıl içinde ise ırmaklardaki kunduz kolonilerinin sayısı 1’den tekrar 100’e çıktı. Bufalo sayısı ise inanılmaz biçimde iki kat arttı.
Kurtlar çakalları da öldürmeye başladı, bu da fare ve tavşan nüfusunu artırdı. Yani kızıl tilki, sansar, porsuk ve baykuşların parktaki av sayısını artırmış oldu. Hatta kel kartal sayısı bile arttı.
Parktaki doğal yaşam yeniden kendi akış sürecine döndü. Öyle hızlı bir değişim gözlendi ki park kurtların gelmesinden on beş yıl sonra 2010 yılında yine yemyeşil bitki örtüsüne tekrar kavuştu.
Bitki örtüsü artınca erozyon azaldı ve nehir kıyıları doğal haline döndü çünkü suların debisi de normale dönmüştü.
Kurtların parka gelmesiyle yaşanan dönüşüm bir kez daha kanıtladı ki doğadaki herhangi bir canlıyı avlayarak veya topluca imha ederek yok ederseniz dengeyi bozmuş olursunuz ve sonuçlarına da katlanırsınız. Amerikalı çiftçiler bunu en zor yoldan öğrendiler.
Yellowstone’u minicik bir yer sanmayın. Yüzölçümü neredeyse 90.600 kilometrekare.
İstanbul’un tüm toprakları hesaba katılsa bile yüzölçümünün beş bin kilometrekare olduğunu anımsatayım.
ABD yönetimi ve halkı doğanın akışına karışılırsa neler olacağını yetmiş yıl içinde gözleriyle görüp sonunda yanlışlarından vazgeçti.
Türklerin doğayı mahveden ve bu mahvoluşu alkışlayan kısmı da sonuçlara katlanmak zorunda kalacak. Tabii sesini çıkaranlar da bu arada kurunun yanında yaş misali yanacak. Umarım keklik, yaban koyunu, geyik, kunduz, her tür kuş avlayanlara halk olarak bir gün “zararını biz çekiyoruz, yetti artık dur” demeyi öğreniriz.
Herkese keyifli günler dilerim.