Yaklaşan yerel seçimler üzerinde sohbet ettiğim dostum sordu: “Erdoğan İstanbul’u istemiyor mu?..”
“İstanbul’u istemez olur mu, en büyük hedefi İstanbul’u tekrar kazanmak” dedim. “İyi ama İstanbul’a daha güçlü bir aday gösteremez miydi?” diye sordu bu kez. “Daha güçlüsünü bulamadı sanırım. Çok araştırdığı söyleniyor” dedim.
Siyaset gündeminde yerel seçimler ön sırada. Özel sohbetlerde de öyle. İnsanlar merak ediyor yaşadıkları yörede yerel seçimlerde kimin kazanacağını. Bir de İstanbul’da kimin kazanacağı merak konusu. Başabaş bir yarışma sürüyor. Süper Lig’de Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki yarışma gibi. Yerel seçimlerde yarışma pek çok yerde AKP ile CHP arasında geçiyor. Diğer adaylar, ligdeki diğer takımlar gibi gerilerden geliyor. Puan farkı çok fazla. Kapanacak gibi değil.
Her yörede anketler yapılıyor. Ancak anketlerden en çok ilgi uyandıranı İstanbul’a ilişkin sonuçlar. CHP İBB adayı Ekrem İmamoğlu’nun, AKP’nin İBB adayı Murat Kurum’un az farkla önünde olduğu söyleniyor. Doğal olarak seçimler arifesinde durum daha netleşebilir.
Murat Kurum’un bir türlü yükselmeyen ivmesi için son virajda yeni vaatlerin ve yeni projelerin açıklanacağı ifade olunuyor. Bakanlıkların İstanbul ağırlıklı projelerinin önümüzdeki dönemde gündeme getirilmesi bekleniyor. Erdoğan, şehir şehir dolaşıp AKP adayları için oy istiyor. Erdoğan’ın son dönemeçte karargâhını İstanbul’da pek sevdiği Vahdettin Köşkü’ne taşıması ve var gücüyle Kurum’a destek olması öngörülüyor. İmamoğlu boşuna konuşmuyor, “Benim gerçek rakibim Kurum değil” diye.
Kurum’un İstanbul için dillendirmekten çekindiği bir projenin akibetini ise başta İstanbullular, tüm yurttaşlar merak ediyor. “Erdoğan’ın büyük hayali Kanal İstanbul Projesi’nin akibeti ne olacak?”
Herkes bu sorunun cevabını arıyor. Kurum, “Kanal İstanbul gündemimizde yok” diyor. Ancak bu yanıt kuşkuyla karşılanıyor. Medyada yer alan haberlere göre, iktidarın “çılgın projesi” Kanal İstanbul için milyarlarca liralık iki ihale daha düzenlendi. Kanal İstanbul Projesi’nin merkezine yapılacak devasa konut projesi için yaklaşık 7 milyar TL’lik iki ihale yapıldığına, ihaleleri alan şirketlerin ise yine iktidar yanlısı olduklarına bu çerçevede işaret ediliyor.
Soru şu: AKP çok önem verdiği Kanal İstanbul Projesi’ni yerel seçimlerde neden gündeme getirmiyor? Gündeme getirmemesi projeden vazgeçtiği, rafa kaldırdığı anlamına mı geliyor? Ekonomik krizin yol açtığı mali sıkıntılar nedeniyle projenin uygulanması yavaşlatıldı mı, gündemden çıkarıldı mı? İstanbulluların duydukları kaygıları göz önünde tutarak, projenin gündeme getirilmesinin seçimlerde oy kaybına mı yol açabileceğini düşünüyor AKP? Bu soruları çoğaltmak mümkün.
Projeyi savunanlar, Kanal İstanbul’un, İstanbul Boğazı’ndaki yaşamı ve kültürel varlıkları tehdit eden gemi trafiğini en aza indireceğini, Boğaz güvenliğini artıracağını, deniz risklerini ortadan kaldıracağını, deniz ulaşımını kolaylaştıracağını, can ve mal güvenliğini tesis edeceğini, yeni istihdam alanları yaratacağını ve milli geliri artıracağını vs. belirtiyorlardı. Projenin en önde gelen savunucusu Erdoğan’dı. AKP’li siyasiler, AKP yanlısı şirketler, iş insanları, AKP yanlısı iç ve dış yatırımcılar, rant severler, yağma severler, emlakçılar, yandaş medya vs. de Erdoğan’ın peşi sıra projeyi sahiplenmişti.
Karşı çıkanlar ise, yeni yağmalara ve rantlara yol açacak projenin sadece İstanbul değil, milli menfaatlerimiz açısından sakıncalar taşıdığına işaret etmişlerdi. Kanal’ın Montrö Boğazlar Sözleşmesi üzerinde olumsuz etkileri olacağı, büyük mali külfetlere yol açacağı, bölgedeki tarım ve hayvancılık üzerinde olumsuz etkilere yol açacağı, su kaynaklarının, orman arazilerinin etkileneceği, Marmara, Karadeniz ve Ege denizinin ekolojisinin değişeceği, deprem ve diğer afetler ile askeri açıdan riskler taşıyacağı gibi hususlar üzerinde durmuşlardı. Bu görüşleri dile getirenler arasında, emekli büyükelçiler, generaller, bilim insanları, akademisyenler, mühendisler, çevreciler ve muhalif medya vardı.
Erdoğan ve AKP bu tür sakıncaları nedeniyle projeden vazgeçmiş olabilir mi? Geçmişte yapılan beyanlar, verilen sözler, vaatler, varılan mutabakatlar, yapılan anlaşmalar vs. anımsandığında vazgeçildiğine pek ihtimal verilmiyor. Seçimlerde oy kaybına yol açabileceği düşüncesiye AKP’nin şu sıra gündeme getirmekten kaçındığı görülüyor. Proje karşıtlarının ve muhalefetin seçimlerde konuyu istismar etmesine fırsat vermemek için düşük profilli bir tutum izlediği anlaşılıyor. Ekonomik krizin yol açtığı mali dar boğazlar da bu tutumda etkili olabilir. Kurum’un kaçamak cevapları bu bağlamda değerlendirilebilir. Erdoğan’ın belirlediği gündemin dışına pek çıkamayan muhalefetin de bu konuyu kaşımak, iktidarı sıkıştırmak gibi bir düşüncesi olmadığı gözleniyor.
Bir ihtimal Kurum ve İmamoğlu birlikte bir TV kanalında tartışma programına çıkarlarsa Kanal İstanbul’a ilişkin de sorular yöneltilebilir. Bir ihtimal daha var: Erdoğan, kamuoyundan yoğun bir baskı gelirse 31 Mart arifesinde İstanbul’da düzenleyeceği mitinglerde projenin akibetine ilişkin bir açıklık getirebilir. Erdoğan’ın yapacağı açıklama ışığında İstanbullular seçimlere ilişkin tutumlarını netleştirebilir, tereddütlerini giderebilirler.. Bu çerçevede İstanbul İBB seçimi bir referanduma dönüşebilir. Erdoğan bu konuda bir beyanda bulunmasa dahi, İstanbul seçimleri, Kanal İstanbul Projesi için bir referandum niteliğinde görülebilir.
Seçim sonucunda Kurum kazanırsa, Erdoğan doludizgin bu projeyi gerçekleştirmeye yönelebilir. İstanbul İBB’yi kazanırsa Erdoğan’a hedeflerini gerçekleştirmede kimse engel olamaz. İstanbul’u kaybederse bu Erdoğan ve AKP için uyarı niteliğinde olacak. Futboldaki sarı kart gibi. Sarı kartı gören oyuncu hakemden kırmızı kart görmemek için nasıl daha dikkatli oynuyorsa, seçmenlerden uyarı alan Erdoğan ve AKP de önümüzdeki süreçte adımlarını daha dikkatli atacak.
Kısaca İstanbullu seçmene büyük sorumluluk düşmekte. Çocukları için. Torunları için. Gelecek kuşaklar için.