Fransa’ya özel bir ilginiz yoksa Bernard Tapie adı size bir şey ifade etmeyebilir ya da orta yaşın üzerindeyseniz, futbola da meraklıysanız hayal meyal hatırlıyor olabilirsiniz.
Netflix’te kısa süre önce yayına giren “Bernard Tapie: Sıra Dışı Bir Yaşam” dizisi Fransa’nın yakın geçmişi diyebileceğimiz bir döneme damgasını vuran gerçekten sıra dışı bir adamı anlatıyor.
Tapie’yi tek bir kelimede özetlemek olanaksız çünkü 1943 yılında İspanyol göçmeni işçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiği Paris’te basamakları birer birer değil, ikişer üçer atlayarak bakanlığa, Adidas’ın çoğunluk hisselerine sahip bir iş insanına ve Olympique de Marseille (Olimpik Marsilya) kulübünün başkanlığına uzanan ve neredeyse aynı hızla düşen bir kişiden söz ediyoruz.
Yedi bölümlük dizide Laurent Lafitte’in başarılı bir şekilde canlandırdığı Tapie son derece girişken, hırslı, kapıdan kovsanız bacadan giren, sempatik, ağzı laf yapan, yaratıcı ve zeki bir kişi. Şarkıcılıkla başladığı kariyerinde parası olmadığı için sadece fikirleriyle ortak olduğu işletmelere sahip olmuş, ardından sembolik fiyata satılan iflas etmiş şirketleri bulmuş, yaptığı televizyon programlarıyla Fransız kamuoyu tarafından yakından tanınmış bir kişi. Francois Mitterrand’ın başkanlığı döneminde kısa süre de olsa Şehircilik ve Kalkınma bakanlığı yapan Tapie, 1993 yılında Marsilya ile Şampiyonlar Ligi kupasını da kaldırarak ününe ün kattı. Bir sonraki hedefi Marsilya belediye başkanlığı, gözünü asıl diktiği yer ise Fransa devlet başkanlığı koltuğuydu.
Fakat Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu beklenmedik (ya da beklenebileceği gibi) şekilde Tapie’nin sonu oldu.
Dizi boyunca Tapie’nin işçi kökenlerine ihanet etmemeyle zengin ve ünlü olma hırsı arasındaki mücadelesi ve yaşadığı gelgitler anlatılıyor. Bu çekişmeyi her seferinde para ve şöhret kazanıyor ve Tapie hiçbir kural tanımaz halde önüne çıkan bütün engelleri rüşvetle, yolsuzlukla yıkıp geçiyor ama macera onun için kötü bir şekilde noktalanıyor.
3 Ekim 2021’de hayatını kaybeden Tapie’nin eşi Dominique ve çocukları kendilerine danışılmadığı ve gerçekleri yansıtmadığı gerekçesiyle dizi nedeniyle Netflix’i sert şekilde eleştirdi. Tapie de ölümünden kısa süre önce kendisiyle ilgili bir dizi yapılmasını istemediğini söylemişti.