Orta Doğu topraklarının sahip olduğu zengin enerji ve su kaynakları dünya üzerindeki birçok devletin dikkatini çekmektedir.
Gücünü maksimize etmeye çalışan Batılı devletlerin siyasi rekabet sahası olarak görülen Orta Doğu, Rusya’nın da dikkatini çekmektedir. Bu coğrafyaya girebilmek için birçok siyasi ve askeri müdahaleler düzenleyen Batılı devletlerin karşısında duran Rusya, Orta Doğu ülkelerinin adeta hamisi olarak yer almıştır. Bunun en önemli nedeni ise Rusya’nın Orta Doğu devletlerinin güvenini kazanarak bu topraklarda yayılım veya açılım göstermek istemesidir.
Rusya’nın Orta Doğu coğrafyasındaki politikalarında Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra değişiklikler meydana gelmiştir. 1990’lı yıllarda Boris Yeltsin tarafından yönetilen Rusya, Orta Doğu ile olan diplomatik ilişkilerini azaltmış hatta zayıflatmıştır. 1991 yılında Putin’in hükümetin başına geçmesiyle yeniden diplomatik ilişkiler kurulmaya başlanmıştır. Rusya’nın Orta Doğu politikası, bölge istikrarı ve Rusya’nın jeopolitik çıkarları üzerine odaklanmaktadır.
1992 yılında Rusya, Orta Doğu’nun jeopolitik öneminin bilincindeydi ve Orta Doğu’ya yönelik yeni bir politika oluşturmaya başladı. 2000’li yıllarda Rusya, Orta Doğu’daki ABD etkisini azaltmak için çabalamış ve İran, Suriye ve Hizbullah ile yakınlaşarak bu ülkelerle iş birliği yapmaya başlamıştır. Rusya, İran’a nükleer enerji teknolojisi sağlamış ve Suriye’ye askeri yardım yaparak Suriye hükümeti ile yakın ilişkiler kurmuştur.
Rusya, Orta Doğu’da iç savaşların ve terörizmin artmasıyla birlikte bölge istikrarının sağlanmasında da önemli bir rol oynamıştır. 2010’larda Rusya, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır gibi Arap ülkeleriyle diplomatik ilişkilerini geliştirmiştir. Rusya, Orta Doğu’da İran ile iş birliği yaparken aynı zamanda Suudi Arabistan ve Mısır ile ekonomik, askeri ve siyasi alanda ortaklıklar sağlamıştır.
2020 yılında Rusya, Orta Doğu politikasında ağırlığını artırmaya devam etmiştir. Rusya, Libya, Suriye ve Yemen gibi ülkelerde çeşitli taraflarla diplomatik çözümler ararken aynı zamanda İran, Türkiye ve Suudi Arabistan ile olan diyaloğunu devam ettirmeye çalışmıştır.
(İrem Nur Kaya, tasam.org)
Makalenin tamamını okumak için tıklayın