Rusya’nın “özel askeri operasyon” olarak tanımladığı harekât altıncı ayını geride bıraktı. Ukrayna’dan tek taraflı olarak bağımsızlık ilan eden iki halk cumhuriyetinden Lugansk’ta Rus ordusu ve yerel milisler kontrolü ele alırken, savaş Donetsk’te ve Kırım’ın kuzeyinde yer alan Herson’da sürüyor. Tüm bu gelişmeler bağlamında dış politika yazarı Ceyda Karan’la Rusya-Ukrayna krizinin dünü, bugünü ve geleceği hakkında konuştuk.
-Kısa süre önce Donetsk’e ve Lugansk’a bir ziyaret gerçekleştirdiniz. Öncelikle, 24 Şubat tarihini Rusya-Ukrayna krizinin miladı olarak kabul edenleri “aydınlatmak” açısından 2014’teki “Meydan Darbesi” sürecini, bu tarihten Rusya’nın askeri müdahalesine kadar Donbas’ta kaç bin sivilin yaşamını yitirdiğini, Minsk Anlaşmalarına ne olduğunu sormak istiyorum.
-Sonuncusundan başlayalım… Minsk Anlaşmaları esasında bu meselenin “orta yolcu” formül bakımından kilidiydi. O dönemin siyasi koşullarında gelen BM Güvenlik Konseyi onayının da bulunduğu Minsk süreci taammüden öldürüldü ABD yönetimi tarafından. Avrupa ise daha pasif oyuncudur. Minsk, Donbas’ta 2014 Meydan Darbesi’ni kabul etmeyen Donetsk ve Lugansk halk cumhuriyetlerinin Ukrayna’nın devletliliği içerisinde kalmaları ve özerklik sahibi olmalarını içeriyordu.
Kırım, Minsk’i uygulamamanın gerekçesi kılındı. Açıkçası reelpolitik durum düşünülürse ABD’nin bunu bilerek yaptığını söylemek mümkün. 1954’te, Kazaklarla birliğin 300’üncü yıl dönümünde, Sovyetler Birliği’nin bir parçası olan ve Ukrayna Sovyet Cumhuriyeti’nin idari sınırlarına Hruşçev (Kruşçev) tarafından hediye edilen yarımada Rusya’nın Karadeniz Filosu açısından önemliydi. Moskova’ya oldukça tuzluya patlayan bir kiralama formülüyle Ukrayna kasasına para girişi de söz konusuydu. “Soğuk Savaş” sonrası tam arzu edildiği gibi parçalanıp liberal dünyaya entegre edilemeyen nükleer silahlı Rusya Federasyonu’nu çevreleme politikaları hiç bitmemişken, Moskova’nın Karadeniz Filosu için kritik bu yeri yitirmeyi kabullenmeyeceği belliydi. Dolayısıyla 2014’te Kiev’de “Meydan Darbesi” (manşet fotoğrafı) çıkınca Rusya, Kırım’ı kolayca kontrole aldı.
Ukrayna Banderizminin Odessa’daki katliamının dehşeti bence Kırımlıları tercihe sevk etti. Nüfusunun yarısını Rus asıllıların oluşturduğu Kırım, referandumla Rusya’ya bağlandı. İtiraz eden belki tek siyasi görüş Kiev’le iş birliği yapan İslamcı Tatarlardır. ABD destekli Kiev’deki yönetim Kırım’ın yitirilmesini hiç kabullenemedi. Bu yüzden de BM onaylı Minsk Anlaşmalarını uygulamadı.
Ukrayna’da kriz elbette 24 Şubat’ta başlamadı. Tarihseldir ve Rusya Federasyonu’nun Sovyetlerden kalma derdidir.
Ukrayna’ya 1991’deki bağımsızlığından itibaren bakarsanız ‘iki Ukrayna’ görürsünüz. Donbas ağır sanayi ve enerjinin merkezidir. Donbas olmadan Ukrayna’nın jeopolitik önemi azalır. 21’inci yüzyılın ilk Amerikan yapımı “renkli” siyasal dönüşümlerinin Gürcistan ve Ukrayna gibi ülkelerde yaşanması boş yere değil. Kapitalist entegrasyonun parçasıdır. Ukrayna’da 2004’da adını “Turuncu Devrim” diye koymuşlardı, kısa sürede çöktü. 2014 “yarım kalan iş”ti. Orta Doğu’da siyasal İslamcılık üzerinden Suriye yangını çıkarılmışken… Rusya henüz Suriye hükümetiyle anlaşarak 2015 Eylül’ünde çatışmaya müdahale etmeden açılmıştır Ukrayna cephesi…
“2014’te darbe olduğu açık”
2013’te AB’nin Ukrayna’daki Viktor Yanukoviç’e sunduğu “Doğu Ortaklığı” ile kriz “geliyorum” dedi. Yanukoviç’i Rusya’yı atıp kendileriyle iş birliğine zorladılar. Ukrayna’nın bağımsızlık sonrası hiç de ak pak olmayan sorunlu liderler kuşağından. 2004 seçiminde bence şaibeli biçimde ayağını kaydırmışlardı. Sandıkla geri dönmüştü. Ama mesele iki Ukrayna’yı birleştirmekse bence Yanukoviç siyaseten dengeleri gütmeye çalıştı. Örneğin dil yasalarında aldığı tavır aslında uzlaştırmacıydı. Kendisi de Donbaslıdır. Yine eğer mesele Batı-Rusya denklemiyse orada da dengeleri kurmaya çalıştı. Başaramadı. Devirdiler. Çünkü Rusya’yla köprüleri atıp Avrupa rotasına girme tercihini yapmadı. 2014’teki Meydan olaylarında bir darbe olduğu açıktır. O dönem Obama yönetiminde yer alan bugün ABD Dışişleri’nde daha da etkili görevde bulunan Victoria Nuland’ın Kiev’deki ABD büyükelçisiyle telefon kayıtları açık ispattır. İnternetten sildirdiği iddialarını gördüm, indiren çok oldu, hâlâ sağda solda görüyorum. Gürcistan’dan kiralanan keskin nişancılar daha sonra ortalığı nasıl karıştırdıklarını itiraf ettiler, Batı medyası yazmaya gerek görmedi. ABD bu süreci elbette Ukrayna’daki paydaş siyasi ve iktisadi güçlerle hareket etti. 2003 Irak vakası, ABD’nin topyekûn askeri olarak işgal ederek dönüştürdüğü ülkelerin sonuncusudur. Ondan sonra süreçler hep hibrit yürütüldü. STK’lar ve medya aracılığıyla kamuoyunu yönlendirmek; “özgürlük”, “diktatör devirmek”, “yolsuzluklar” ve “hukuk tesisi” diyerek kavramsal çerçeveyi belirlemek; iç siyasette ve iş dünyasında paydaşlar oluşturmak ve bunları neoliberal ekonomik modele entegre etmek.. Aslında çıkarların yönetimidir. Bir ülkede ABD’nin arzuladığı türden dönüşüm “barışçı” gerçekleşmezse, şiddet tetikleyici unsur kılınır. Hepsinin birden kullanımı için “hibrit darbe” diyebiliriz. ABD’nin Ukrayna’da yaptığı budur.
Belki 2014’de Avrupa kanadı Ukrayna oyununu daha farklı oynamak istemişti. ABD izin vermedi. Nuland’ın telefonda ABD’nin Kiev elçisine sözleri, Yanukoviç’ten sonra kimin başa geçirileceği tartışmasıyla ilgiliydi. Çünkü Almanya’nın tercihlerinin başka birisi olduğu söyleniyordu. Öncesinde gerilim sürerken de AB’nin Viktor Yanukoviç yönetimi ile milliyetçi/liberal muhalefet arasında yaptırdığı anlaşmayı çöpe attıran da ABD’ydi. AB’nin ıslak imzayı koyduğu anlaşmayı çöpe attırdı Amerikalılar. Donbas’takiler sonucu kabul etmeyince iç savaş çıktı. Ukrayna ordusu Donetsk ve Lugansk’ı bombaladı. O süreçte Donbas haricindeki Ukrayna’nın geri kalanında kurulan sandıktan başkan çıkan Petro Poroşenko’nun güneydoğudaki Rus asıllılar için söylediği “Bizim çocuklarımız okula gidecek, onların çocukları sığınaklarda yaşayacak” sözleri gayet izah edicidir. Donbas’ta resmi rakamlara göre 14-15 bin ölüden bahsedilir. Donbas’takiler iki katı olabileceğini söylemişlerdi. Hangisi doğru bilmiyorum.
“ABD’nin önleyici saldırı teması”
Ukrayna ordusu 2014-2015’te Donbas’a yüklenirken Rusya, Kırım’la yetinmeyip Donbas’a girmekle de suçlanmıştı. Bu doğru değildir. Moskova buna gerek de duymadı, lojistik destek sundu. Donetsk’te, Lugansk’ta kime sorsanız, “Rusya ordusunu bekledik, gelmediler” der. Sekiz sene geçmesi gerekti. Bunun sebebi Moskova’nın anlaşma arayışıdır. Ukrayna’nın Kırım’ın ardından Donbas’ı da fiilen yitirdiği bu süreçte Almanya lideri Merkel, Rusya lideri Putin ile Minsk Anlaşmalarıyla orta yolu bulmaya çalışmıştı. Sanırım Rusya ile daha fazla bela istememişti. Fakat Minsk süreci ateşkes ihlalleriyle düşük yoğunluklu bir iç savaş dışında somut bir çözüm üretmedi. Ukrayna yönetimi Minsk’in gereklerinin çoğunu uygulamadı. Ben 2018’de gittiğimde Donetsk’in dış mahallelerinden gelen top atışları arasında uyuyorduk. Elbette daha düşük yoğunlukluydu.
Son olarak Rusya’yı 24 Şubat’ta harekete geçmeye sevk eden süreç bence iki yönlü. 2014 Darbesi’ni kotarmış siyasal aklın Washington’da Biden ile yeniden iktidara geldiğini gördüler. Bu yüzden Aralık 2021’de hem ABD’ye hem NATO’ya “Avrupa güvenlik mimarisinin bölünmezliği” temelli iki anlaşma önerdiler. Reddedildi. Dolayısıyla 2022 ile birlikte Moskova, Donbas’tan saldırı bekliyordu. Bir kısım Amerikalı muhalif yorumcu aslında 16 Şubat’ta Ukrayna tarafının saldırıya geçtiğini söylüyor. AGİT’in 2 bin civarında ateşkes ihlali saptamasından hareket ediyorlar. Rusya topraklarına sızma ve roket düşmesi gibi gerekçeler de ortaya koydular. Bu noktada neyin doğru olduğunu saptamak mümkün değil. Rusya bu yüzden aslında 24 Şubat için ABD’den bildiğimiz önleyici saldırı temasını kullandı.
-Batı basınının tek bir “Ukraynalılık” kimliği yaratmaya çalıştığını görüyoruz. Peki, Ukrayna gerçekten böyle bir bütünlük teşkil ediyor mu? Daha da açmak gerekirse, Galiçya adı verilen ve Katolik inancına mensup insanların çoğunlukta olduğu Batı Ukrayna ile örneğin merkez Ukrayna arasında, güney ve doğu Ukrayna arasında nasıl bir fark var? Ukrayna’nın yüzde kaçının ana dili Rusça ve yüzde kaçı etnik Rus? Ukrayna’nın toplumsal yapısından bahseder misiniz?
-Elbette Ukraynalı kimliği vardır. Bunu kim reddedebilir? Ukrayna’nın Rusları vardır, Tatarları da vardır. Rus asıllıların nüfusun yüzde 30’unu oluşturduğu belirtiliyor. Ukrayna nüfusunun bugün en az yarısının da Rusça konuştuğu biliniyor. Bakın, unutmamak lazım. “Ulus” dediğimiz yaratılan bir şeydir. Etnik kimliğin ötesinde, ulus siyaseten yaratılır. ABD’nin bugün Çinlilerin yaşandığı Tayvan’da ‘Tayvanlı’ yaratması gibi… Bana göre, Ukrayna’nın sorunu pozitif ve negatif ulusçuluk üzerinden tartışılmalı. Sözünü ettiğiniz Galiçya’yı merkez alan Ukraynalılığın kendi kimliğini egemen dil ve kültürü oluşturan Rus kimliğinin düşmanlaştırılması üzerinden tarif etmesi, buradaki asıl sorun. Otomatik olarak egemen ulus ve kimlik negatif milliyetçilik üretir, ezilen ulus iyidir ya pozitiftir diye bakılamaz. Kendini egemen ulus ve kültür tarafından ezilen gören ulusta da gayet negatif milliyetçilik üretilebiliyor. Ukrayna bence bunun bariz örneği.
“Rus Ukraynası-Banderistlerin Ukraynası”
Sovyetlerin çöküşü ve 1991’deki bağımsızlık sonrasında, “İki Ukrayna” var… Bu net. Siyaseten resmi de nettir. Birisi Sovyetler Birliği mirasını sahiplenen “Rus Ukraynası”, etnik kimliğin illa Rus olması da gerekmiyor. Diğeri İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilerle iş birliği yapmış Banderistlerin öne çıktığı milliyetçi Ukrayna. Kendini sürekli Rus kimlik ve kültürü tarafından ezilen olarak gören Ukrayna. 2014 sonrası bütün Sovyet anıtları ve mirasını kazımaya çalışan, Rusça dilinin kullanımını yasaklamaya çalışan Kiev’deki bu milliyetçilerdir. “Bütün Ukraynalılar böyledir” diye bir genelleme yapılamaz. Önemli olan iktidarın bileşimi ve tutumu. Ukrayna iktidarın bileşeni olarak negatif ulusçuluk örneği olup çıktı, maalesef. Sekiz yıllık iç savaşta Donbas’ta başlıca meselenin dil hakları olması bu sebepledir. Ukrayna tarafındaki çocuk kitaplarındaki negatif milliyetçilik gerçekten korkunç.
Donbas tarafında Donetsk’le Lugansk’ta ise ben şahsen bu tarz bir negatif milliyetçilik gerçekten görmedim. Sovyet mirasına yorarım. Rusya Federasyonu’nda da örneğini bilmiyorum. Elbette her ülke toplumu içerisinde ayrımcılık vardır ama asli belirleyen bu ayrımcılığın doğrudan iktidarda bulunanlar tarafından gelip gelmediğidir. Donbas’ta Novorossiya olgusu elbette vardır, orada Ruslar yaşıyor, tarihseldir. Ama kimliklerini Ukraynalı düşmanlığı üzerinden ifade eden kimseye -siyasi liderlik yahut sıradan insanlarda- ben şahsen rastlamadım. Rus’u, Tatar’ı, Ukraynalısı, ben ne 2018’de ne de geçen temmuzda gittiğimde Donbas’ta böyle bir baskın hissiyat, söylem gördüm. İktidar koltuklarındakilerin halkı bu tarz bir negatif milliyetçiliğe yönlendirdiklerini de görmedim. Banderistlere karşı, Nazizm’e karşı bir nefret var, bu çok açık. Benim deneyimim budur.
“Neo-Nazi problemi tarihsel”
Bence ABD, Orta Doğu’da nasıl ki siyasal İslamcılığı neoliberal dönüşümün manivelası yaptıysa, Ukrayna’da da bunu negatif milliyetçilik üzerinden yaptı. Meydan’da AB ile entegrasyon sayesinde mutlu ve müreffeh olacaklarını düşünen barışçı Ukraynalı kitleler kadar aşırı milliyetçi Banderistler de vardı. Şiddetin asli unsuru da onlar oldular. Sekiz yıllık iç savaşta iktidarı belirleyen de son tahlilde onlar oldu. Odessa’da insanları yakan, hamile kadınları telle boğanlar onlardı. Ukrayna’da bir neo-Nazi problemi vardır ve bu, tarihseldir. Batı medyasında dün kendilerinin bir sorun olarak yazdıklarını bugün internetteki arama motorlarından kaldırarak yok etmeye çalışıyorlar. Pop-Nazizm servis ediyorlar. Feci bir durum.
-Sanırım Mariupol’deki yeniden inşa çalışmalarını gözlemleme imkanınız oldu. Seyahatiniz kapsamında başka nerelerde bulundunuz? Özellikle Melitopol, Lisiçansk, Severodonetsk ve artık “cephe gerisi” durumundaki diğer yerlerde yaşam nasıl? Buralarda bir seferberlik havası mı hakim, yoksa aksine daha kontrollü bir durum mu var?
-Severedonesk, Lisiçansk, Donetsk, Lugansk, Mariupol, Melitopol’ü gördüm son gidişimde. Çatışma alanlarının cephe gerisinde hızla yeniden inşası başlatılmış durumda. Mariupol’de bu apaçık görülüyor. Evlerini yitirmiş olan halka bedava dağıtılacak konutlar, hastaneler inşa ediliyor. Mariupol’de sadece bir kardiyoloji kliniği var, Ukrayna yönetimi pek yatırım yapmamış sağlık hizmetlerine. Hemen bu kliniğin bitişiğindeki araziye çok fonksiyonlu bir hastane inşa ediliyor şimdi. Rusya Savunma Bakanlığı yürütüyor bu projeleri. Bende Sovyetler Birliği döneminin deneyimiyle bu süreci yürüttükleri izlenimi bıraktı.
Dikkatimi çeken bir başka unsur Ukrayna ordusunun sivil yerleşimlerde savunma hattı kurmadığı yerlerde yıkım olmaması. Melitopol böyle örneğin. Severedonetsk’in aksine hızla kaçtıkları Lisiçansk da kısmen yıkım daha az. Sahada konuştuğumuz insanların anlatımları çok netti. Ukrayna ordusunun özellikle aşırı milliyetçi unsurlarının kendilerini, evlerini, yaşamlarını önemsemedikleri, aşağıladıkları… Rus oldukları için. Maalesef böyle.
“Irak’taki gibi durum yok”
Seferberlik havası özel olarak görmedim. Fakat sabotajların olduğunu anlatıyorlardı. Ukrayna’nın iç savaş boyunca Kırım’ın suyunu kesmiş olması o bölgede en büyük sorunlardan birisi. Zaporijya’dakiler de son çatışmalarda Ukrayna tarafından elektriklerinin kesilmesinden yakınıyorlardı.
Genel olarak cephe gerisi haline gelen yerlerde Rusya Federasyonu ordusunun çok profesyonel hareket ettiği izlenimi edindim. Çeçen, Başkurt açıkçası çok uluslu bir ordu yapısı olduğu için fark etmiyor. Aynı dili konuştukları, “Rusyalılık” bağlamında aynı kimliği taşıdıkları insanlar arasındalar. Pek çok insan “Nihayet geldiniz, sekiz yıldır bekliyorduk.” diyor. 7 bin mil öteden gelip de girdikleri Irak’taki gibi bir durum yok orada.
-Herson ve Zaporijya’da ilhak referandumları düzenleneceği basına yansıdı. Teknik açıdan, bu nasıl gerçekleşecek? Rusya Federasyonu’nun özerk bir cumhuriyeti olan Kırım’a bağlanacakları ya da Donbas cumhuriyetleri ile birlikte ayrı bir idari yapı oluşturmaları gibi çeşitli senaryolar konuşuluyor. Bu konuda bir bilginiz var mı?
-Evet referandum hazırlıklarından bahsedildi. Rusya Federasyonu ve Donetsk ile Lugansk halk cumhuriyetleri eşliğinde cephe gerisinde askeri-sivil idareler kuruluyor. Bunlar bölge sakinleri, ileri gelenleri, sendikalardan öne çıkan insanların katılımıyla oluşturulan yapılar. Bu yönetimler orada yaşayan insanlardan oluşturuluyor. Referandumlar, yerinden yönetim, eski Sovyet coğrafyasının tarihsel hafızasında olan şeyler bunlar. Bakın, ABD Kosova’yı Avrupa’nın ikinci Arnavut devleti yaparken, referandumla sandık kurmaya tenezzül bile etmemişti. Meclis kararıyla ilan edildi. Kırım’da ise 2014’te sandık kurdular, referandum yaptılar. Bu bölgenin siyasi tercih yöntemi.
Donbas’tayken bize aktarılan Zaparojye’nin örneğin Kırım’a bağlanmayacağı oldu. Onlar sanırım kendi yapılarını oluşturacaklar referandumla. Donetsk’e bağlanma durumu olur mu, tam bilemiyorum. Bunun çerçevesiyle ilgili tartışmalar zannedersem devam ediyor.
-Son olarak, askeri gidişata ilişkin bir soru sormak istiyorum. Donetsk’teki Siversk- Soledar-Bahmut çatışma hattı dışında görebildiğimiz kadarıyla Mikolayiv’e doğru bir ilerleyiş, öte yandan da Harkov’u kuşatmaya yönelik bir çaba söz konusu. Donetsk’in ardından sonraki hedeflerin bu iki kent olduğunu söyleyebilir miyiz?
-Öncelikle burada salt Rusya Federasyonu ordusu yok, ‘müttefik güçler’ diye ifade ediliyor. Donetsk ve Lugansk halk milisleri var. Bunlar 2014’ten bu yana iç savaşın diğer tarafı olan ve Rusya ordusuyla hareket eden yerel güçler. O coğrafyada sınır çok önemseniyor. Ben 2018’de gittiğimde de Donetsk’e çok zor girebilmiştim, akreditasyon davetim olmasına rağmen. Bugün operasyon devam ederken, sınır hâlâ yerli yerinde, sıkı kontroller var. Donetsk ve Lugansk’ın Rusya ile bağlantılarında. Sınır kapıları 2018’deki gibi yerli yerinde, çok sıkı kontrolle giriş-çıkış yapılıyor.
“Rusya Federasyonu nerede durur?”
Şu aşamada Lugansk’ın kendi ‘anayasal sınır’ dediği topraklar kontrol altına alınmış durumda. Donetsk cephesi ise devam ediyor. Ukrayna ordusunun sekiz yıllık iç savaşta en iyi tahkim ettiği yerler bu sözünü ettiğiniz yerler. Ağır ilerlemesini kimileri Rusya Federasyonu ordusundaki zaaflara bağlıyor. Ben açıkçası askeri uzman değilim. Ama takip ettiğim askeri uzmanlardan edindiğim izlenim ve sahada gördüklerim, tanıklık ettiklerimden anladığım, gerçekten sivil kayıplara dikkat ettikleri ve ağır ilerlemenin Ukrayna ordusunun direnişi olduğu kadar bir nedeninin de de bu olduğu. Doğrusu yerel halk, “Ukrayna askerleri ne içmiş bilmiyoruz, evlere rastgele ateş açtılar, Çeçen birlikleri geldi bizi kurtardı” diye anlatıyor. Rusya’nın elinde şehirleri dan dun vurabilecek silahları, hipersonik sistemleri var. Fakat benim gördüğüm Ukrayna ordusu sivil alanlarda, evler, hastaneler ve kreşlerde konuşlanmadığı müddetçe Rusya ve müttefik güçler askeri hedefleri vuruyor.
Edindiğim bir diğer izlenim şu oldu: Bir taraf üzerindeki nüfustan ve kimlikten haz etmediği bir toprak için savaşıyor. Diğer taraf o nüfusu da toprağı da zaten kendisinden sayıyor.
Bu işin nerede duracağına gelince… Rusya Federasyonu’nun Karadeniz çıkış hattını kontrol etmeden duracağını düşünmüyorum. Elbette küresel sisteme etkileri ve küresel siyaset, karşıt cephenin hamleleri de gidişatı belirleyecektir. Ama şu aşamadan sonra ortaya koydukları ‘demilitarizasyon’, ‘denazifikasyon’ hedefinden sapma ancak yenilgi halinde olabilir. Benim gördüğüm bu.