Günümüz toplumlarının temel sağlık sorunları içerisinde kalp ve damar hastalıkları, kanserler gibi müzmin (kronik) hastalıklar ön sıralarda yer alıyor. Ölüm nedenleri arasında kalp krizi, felç gibi damar sertliği hastalıkları ön sıralarda geliyor.
Müzmin hastalıkların özelliklerinden birisi ortaya net bir tek sebep ortaya koymanın genellikle mümkün olmayışı. Bu hastalıklardan korunma çabaları hastalık için risk faktörü olduğu kanıtlanmış durumlarla mücadeleye dayanıyor.
Bu risk faktörlerinin çoğuyla etkin mücadeleyle baş edilebiliyor. Kanserleri örnek verirsek sigara, şişmanlık bu “değiştirilebilir” risk faktörlerinden iki tanesi. Temelinde damar sertliğinin yattığı, kalp krizleri, felçler ve ani ölümlere neden olan kalp-damar hastalıkları için şeker hastalığı, sigara, fazla kilo, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol bu tarz değiştirilebilir veya tedavi edilebilir risk faktörleri için örnek teşkil ediyor.
Ne var ki bazı risk faktörlerini değiştirebilmek, ortadan kaldırabilmek imkansız. En önemli örnek kuşkusuz ki riskli bir ailenin üyesi olmak. Sağlık bilinci artan toplumda kalp ve damar hastalıkları uzmanlarına sağlıklı bireyler de olsalar pek çok kişi akrabalarında kalp krizi ya da felç geçirenler olduğu, kendilerinin de benzer bir riski taşıyıp taşımadıklarını öğrenmek için başvuruyorlar.
Bunun kişinin psikolojisinde yarattığı olumsuz etki öyle bir boyuta varabiliyor ki, o kişi kendisini olduğundan daha bile riskli görebiliyor.
Akrabalarından biri ya da birkaçı örneğin kalp krizi geçiren bir kişi gerçekten ilave bir risk taşıyor mu?
Evet. Gerek ani ölüm, kalp krizi, felç gerekse yüksek tansiyon, yüksek kolesterol gibi risk faktörleri için bir aile eğilimi söz konusudur.
Nasıl ki bir kişinin sigara kullanıyor olması o kişi için bir risk faktörüyse, bu da bir risk faktörü.
Ancak her risk faktörü için geçerli olan durum burada da benzer: Kişinin ailesinde bu tarz bir hastalık bulunması o hastalığın kendisinin kaçınılmaz kaderi olduğu anlamına gelmiyor.
Bir başka vurgulanması gereken husus şu: Ailesinde kalp hastalığı olduğu için kendisi hakkında endişe taşıyan kişilere o aileyle ilgili sorular sorulduğunda ortada gerçek bir risk olmadığı ortaya çıkabiliyor.
Kalp hastalığı toplum tarafından genellikle tek bir hastalık olarak algılansa da bu başlık altında kalbin koroner damarlarının hastalığının yanı sıra kapaklarının, kasının, ritminin, üzerindeki zarın hastalıkları da “kalp hastalığı” olarak adlandırılıyor.
Bu hastalıklardan bir bölümü için aile yatkınlığı söz konusu değil. Örneğin “annem de kalp hastasıydı” diyen bir hastaya “neydi hastalığı?” diye sorduğumuzda “mitral kapağı hastaydı, ameliyat olmuştu” yanıtı alabiliyoruz. Kişinin annesinde kuvvetle muhtemelen mevcut olan romatizmal kalp kapak hastalığı ise kendisi için ilave bir risk anlamına gelmeyebiliyor.
Oysa ki risk faktörü olarak not edilmesi gereken başlıca hastalıklar özellikle kalbin ve vücudun damarlarının hastalıklarıdır. Kalp krizleri, felç, ani ölüm gibi durumlar bu kategoride sorgulanmakta.
Akrabanın bir riski aktarabilecek olmasından şüphe ettiğimiz başlıca üç madde sayabiliriz: Ani ölümle kaybedilmiş olması, kalp krizi geçirmiş olması ve bir koroner hastalık ya da damar sertliği hastalığı tanısı konmuş, tedavi görmüş olması.
Bir diğer husus kişinin hangi akrabasının örneğin kalp krizi geçirmiş olduğu. Riski taşıyacak olan yakınlarımız genellikle birinci derece akrabalar, yani anne, baba ve kardeşler. İkinci ya da üçüncü derece akrabalar nedeniyle taşınan endişe çoğu zaman yersiz olabiliyor.
Son ve en önemli konu o akrabanın kaç yaşında bu hastalığa yakalanmış olması.
“Babam da kalp krizi geçirdi” diyerek endişesini aktaran kişiye “kaç yaşındaydı?” diye sorduğumuzda “80 yaşındaydı” yanıtını alabiliyoruz ki bu kadar ileri yaşta geçirilmiş bir kalp krizinin çocukları için risk faktörü olduğunu söylememiz mümkün değil.
Kabul edilen sınır birinci derece erkek akraba için 55 yaş, birinci derece kadın akraba için ise 65 yaş.
Özetlemek gerekirse baba ya da erkek kardeşimiz 55 yaş altında, anne ya da kız kardeşimiz 65 yaş altında ani ölüm ya da kalp krizi geçirmişlerse, ya da bir koroner hastalık için teşhis konmuş, örneğin bypass ameliyatı, balon-stent girişimi uygulanmış ise bir ilave risk faktörü bizim için geçerlidir.
Böyle bir riske sahip olduğunu düşünenlerin ilave risklerinin analizi için konuyla ilgili bir uzmana başvurmaları gerekiyor.