Home Serbest Kürsü Z kuşağı gençler anlatıyor

Z kuşağı gençler anlatıyor

0

Yasemin Özben

Genç gazeteci arkadaşım Mehtap Keskin’le yaptığım bir telefon konuşmasından:

-En son yazınızı çok beğendim Yasemin ablacığım. Merak ettim, nereden aklınıza geldi yeryüzü ve yaşamın oluşumunu yazmak? Belli ki ciddi bir araştırma yapmışsınız. Bilmediklerim varmış mesela; Ay’dan arsa alanlar, 2.5 milyon kişiymiş, merakla okudum. Bir de Z kuşağı ile ilgili yazı yazsanız! Tabii siz bilirsiniz ama Z kuşağını toplumumuzun anlamadığını düşünüyorum. Gençlerle yapılan sokak röportajlarını izliyor musunuz?

-Evet, geçenlerde birkaç kısa görüntü izledim hatta sinir oldum. Büyükler bağırıp çağırdı, gençleri konuşturmadılar. Çok iyi fikir Mehtapçığım. Tamam Z kuşağını yazacağım.

***

Peki, kimdir bu Z kuşağı? Tüm dünyada “Z jenerasyonu” diye de adlandırılan 1996-2012 doğumlu genç nüfusa verilen demografik isim. (Yıllar ülkelere göre bir-iki yıl esneklik göstererek değişebiliyor.) Başka bir deyişle 21. yüzyılın başında teknoloji, hız ve uzay çağında doğmuş milenyum çocukları!

Yaklaşık 85 milyon nüfusumuzda Türkiye Z kuşağı ile Avrupa Birliği ülkeleri arasında yüzde 24’lük oranla en yüksek ülke konumunda. Türkiye’yi yüzde 22 ile İrlanda takip ediyor. Yani gencecik dinamik bir nüfusa sahibiz. Bir önceki Y kuşağı 1981-1995 arası doğumlu nüfusu da katarsak yaklaşık 27 milyon genç siyasiler için büyük oy potansiyeli… Tabii küreselleşmenin yarattığı dev şirketler içinde ele geçirilmesi gereken büyük bir tüketici toplumu… Onlar bu gençlerin nasıl ilgisini çekeriz, nasıl kendi kulvarımızda hareketlerini sağlayabiliriz, elde tutabiliriz, nasıl onların sırtlarından para kazanabiliriz diyerek büyük araştırmalar yapadursunlar gelin günümüzde eskiler, şimdiki gençlik için neler söylüyor bakalım mı?

“Saygısız, bencil, sabırsız, şükür etmeyi bilmiyor, patavatsız. Tatminsiz, iş beğenmiyor, tembel. Apolitik! Sürekli elinde cep telefonu, kulağında kulaklık kendi âleminde…” Şikayetler ve eleştiriler daha da uzayıp gidiyor. Hemen ardından ise her ne hikmetse binlerce yıldır hiç değişime uğramadan günümüze dek ulaşan iki kelime ile başlayan cümleler geliyor: “Bizim zamanımızda…” 

Yaklaşık otuza yakın soru hazırladım. Aslında bu soru sayısı kesinlikle fazla, azaltmam gerekiyordu kendilerinden özür diliyorum. Üstüne üstlük araştırmacılara göre; “Z kuşağının odaklanma süresi sadece 8 saniye” olmasına rağmen; yaşları 18-24 arası 5 kız 5 erkek toplam 10 genç soruları hiç sıkılmadan baştan sona bir çırpıda cevapladı. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de çoğunluğu sınav haftasında vizeleriyle boğuşuyordu.

(Not: İçlerinde sadece Dora Su Almanya’nın Amberg kasabasında yaşıyor, diğer gençlerimiz İstanbul’da…)

Şimdi sözü İlayda Ayhan (21), Demirkan Aşlak (18), Cemil Nuh (20), Doğa Öztürk (20), Zeynep Kaya (18), Dora Su Kezer (18), Doruk Varlılar (21), Aleyna Baloğlu (22), Mustafa Yurdacan (24) ve Yunus Ergin’e (23) bırakıyorum.

 

(Soldan sağa) Mehtap Keskin, Yunus Ergin, Yasemin Özben

-Söyleşimize hepimizi yakından ilgilendiren ekonomi ile başlayalım isterseniz? Türkiye ekonomisinin ne durumda olduğu konusunda izlenimleriniz neler?

İlayda: Kötü olan ve devamlı kötüye giden…

Demirkan: Leş gibi…

Cemil: Kötü ve daha kötüye gidiyor.

Doğa: Çoğu insan artan kiralar ve temel ihtiyaç gıdalarını alabilmek için eşyalarını satıyorlar. Türkiye’de birçok ürün yetişiyor. Toprağımız, suyumuz, iklim kıymetli iken bunların değeri bilinmez durumda maalesef.

Zeynep: Çok kötü, hiç umut verici durmuyor.

Yunus: Cem Karaca’nın “Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete” şarkısının içindeyiz sanki… Adam kayırmacılık devam ettiği sürece de bu şarkıdan çıkamayacağız gibi duruyor. İnsanların sistemi yönettiği gidişattan çıkılıp, sistemin insanları yönettiği bir Türkiye Cumhuriyeti çok daha güzel bir yer olacaktır.

Doruk: Ekonomi çok kötü. İnsanlar karınlarını doyurmada zorlanır duruma geldi.

Aleyna: Türkiye ekonomisinin yönetimde kimler varsa el birliğiyle batırıldığını düşünüyorum. Görünen o ki fakir daha fakir, zengin daha zenginleşti maalesef…

Mustafa: Ekonomi kötü, paramızın değeri yok oldu. Köylü ülkemizin efendisi iken şimdi ithalatçıların eline kaldık.

Dora Su: İzlediğim kadarıyla hiç iyi değil.

-Çoğunluğunuzun öğrenci bütçesi kısıtlı biliyorum ama bütçenizle neler yapmak isterdiniz?  

Demirkan: Kendi evime çıkıp kendi kendimi idare edecek şekilde yaşamak isterdim. Şu anda ise çay hesabı falan yapıyorum.

İlayda: İstediğimiz şeyleri rahatlıkla yapamıyoruz.

Aleyna: Bütçem yok maalesef. Çünkü okuduğum bölüm hemşirelik olmasına rağmen işsizim.

Cemil: Bir dolar 14 Türk lirası, sanırım daha fazla açıklamaya gerek yok.

Yunus: Bütçemle her hafta sonu bir ili gezmek isterdim. Oysa evden bile çıkamıyorum. Alım gücü herkes gibi beni de etkiledi.

 

Zeynep Kaya

 

Ebeveynleriniz sizi anlıyorlar mı? Çevrenizdeki büyüklerden duymak istemedikleriniz neler? 

İlayda: Evet anlıyorlar. Ailem her zaman yanımda olmuştur. O yüzden onlarla bütün her şeyimi paylaşabildiğim için mutluyum.

Demirkan: Buna kesin evet ya da hayır diyemem. Anlıyorlardır elbet ama olaylara bakış açıları benden çok ama çok farklı. Araştırmadan eski zamana bakarak şu anki olayları yorumlamalarını asla duymak istemiyorum.

Cemil: Kısmen anlıyorlar. Geçmiş hakkında bir şey duymak istemiyorum, geleceğe odaklanmalıyız

Yunus: Kısmen. Pek çok konuda ortak noktada buluşabilsek de bazı olaylarda ayrı düştüğümüz veya anlayamadıkları, anlatamadığım konular illaki oluyor. X, Y, Z jenerasyonları arasındaki farklar, büyüme stilleri vs. farklı olduğundan dolayı bu durumun normal olduğunu düşünüyorum. En azından şimdiki Z kuşağı oylarına talip olan sahte siyasiler gibi davranmıyorlar. “Bizim zamanımızda…” ile başlayan hiçbir cümleyi duymak istemiyorum. Onların zamanlarındaki imkânlar ile bugünün imkânları arasındaki farkı konuşmak isterdim. Nesiller arasındaki farkı anlatabilmeyi çok isterdim.

Zeynep: Bazen anlıyorlar, bazen anlamıyorlar. Çevremdeki büyüklerden bir şeyin zor olduğunu veya benim yapamayacağımı söylemelerini duymak istemiyorum. Aklıma takılan her konuda konuşup tartışmak isterdim.

Dora Su: Anlıyorlar, anlamadıklarında ise uzlaşıyoruz. Çevremde büyüklerden duymak istemediğim?.. Hiç düşünmedim?!

-Geçenlerde bir genç kız uzatılan mikrofona yaşadığı şehirde kendini güvende hissetmediğini hatta evin kapısına gelmeden çok önce anahtarını çıkarıp elinde tuttuğunu, kapıya gelince de hemen açıp içeri girdiğini söylüyordu. Siz ne dersiniz yaşadığınız çevrenin güvenli olduğunu düşünüyor musunuz?  

Demirkan: Hayır, güvenli değil. Yaşadığım çevreden ziyade Türkiye’nin kesinlikle çok büyük bir güvenlik açığı olduğunu düşünüyorum. Bu şehirde bulunmak istemezdim. Çok trafik, çok insan ve hayat pahalılığı İstanbul’u yaşanmaz bir yer yapıyor.

İlayda: Evet, güvenli bir çevrede yaşıyorum. Ama İstanbul’un her yerinin güvenli, sakin ve stresin az olduğu bir şehir olmasını isterdim.

Doğa: Hayır güvenli değil! Oysaki güvenli bir ortamda, trafik ve gürültüsünün imkân şartlarınca daha az ayrıca çevremde daha sıcak, samimi insanların olduğu bir ortamda yaşantım olsun isterdim.

Zeynep: Genellikle güvenli olduğunu düşünmüyorum. Şehrimde yaşantımın tüm insanlarla birlikte güvende olmasını isterdim.

Aleyna: İstanbul gibi metropol bir şehirde yaşıyorum. Asla güvende olduğumu hissetmiyorum. Bin bir çeşit insan var. Bulunduğum şehirde yaşantımın adil olmasını isterdim. Sokaktaki hayvanlar aç kalmasın! Herkes onlara değer verip doyursun, sevsin! Sokaklara çöpler atılmasın. İnsanlar çevresine saygılı olsun ve birbirine “Günaydın, Merhaba” diyebilsin isterdim.

Cemil: Hayır hiç güvenli değil. Olanakların ve özgürlüğün olmasını isterdim.

Yunus: Güvenli olduğunu düşünmüyorum. Ekonomi, şiddet, her konudaki aşırıcılık yaşadığım çevreyi güvenilir kılmıyor. Yeşili bol olan, trafiksiz, gökyüzünü kapatan plazaların olmadığı, taksi terörü olmayan, hayat pahalılığının olmadığı bir şehirde yaşamak isterdim. Kadınların rahat rahat istediği yerde güvenli bir şekilde dışarıya çıktığı bir şehir isterdim.

Doruk: Benim için güvenli ama her yerin kendine göre sıkıntılı, tehlikeli yerleri var.

Mustafa: Hayır güvenli olduğunu düşünmüyorum.

Dora Su: Evet gayet güvenli bir ortamda yaşıyorum. Bunun yanında yaşantımın daha aktif olmasını isterdim. Almanya kurallar ülkesi…

Doruk Varlılar

 

-Devletten gençlerine ne gibi fırsatlar sunmasını istersiniz? 

Yunus: Rahat ve özgür yaşama fırsatını; bu bir fırsat değil, zorunluluk olarak sunmasını beklerim. Cumhuriyetin bekçilerine Cumhuriyetin ne kadar değerli olduğunu anlatmalarını, eğitim, alım gücü, fırsat eşitsizliklerini ortadan kaldırmalarını veya bu konuda ciddi çalışmalar yapmasını beklerim. Boşuna dememişler : “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar.”.

Mustafa: Okullar ücretsiz olarak herkese eşit fırsatlar sunmalı. Eğitimde ülkenin doğusundan batısına her yerde kalite, şartlar eşit olmalı.

Demirkan: Maddi destek başta olmak üzere eğitim sisteminin öğrencilere uygun şekilde planlanıp uygulamaya konulmasını… Her yaş grubu için ders saatleri güzel planlandığı takdirde öğrenci kendine daha fazla zaman ayırabilir. Böylece yönelmek istediği veya ilgisi olan konulara yoğunluk verebilir. Öğrenciler için en büyük fırsat ders dışı kendi kendilerine geçirebilecekleri zamanların yaratılması bence. Sanki 7/24 okuldaymışçasına gibi bir hayat tarzı oluşturuldu bizlere…

İlayda: Sosyal etkinliklerin arttırılmasını, sinema, tiyatro, konser,  yeme-içme gibi aktivitelerin gençler için uygun fiyat ve şartlara getirilmesini isterim.

Doğa: Genç yeteneklerin üstüne daha çok düşülmeli… Yurt dışı ve yurt içinde başarılarını duyurarak diğer gençlere örnek olmaları sağlanmalı… Konser ve eğlence yeri türü mekânların daha güvenli hale gelmesi için denetimler yapılmalı. Üniversiteden mezun olduktan sonra öğrencilere iş imkânı sağlanmasını ve onların umutlarını kırmamalarını isterdim.

Zeynep: Öğrenci kartının kişilere sosyal etkinliklerde ekstra indirim ya da fırsatlar uygulamasını isterdim. Malum öğrencilerin gelirleri sadece ailelerinden gördükleri destek.

Aleyna: Devletin gençlere öncelikle manipülasyonu bırakıp kendi yeteneklerine göre ilerlemeleri için fırsatlar sunmasını, okul ve kira konusunda, yeme-içme olsun, destek vermelerini, gençlerin vakitlerini kaliteli geçirebilecekleri tesisleri inşa etmesini isterdim. Ayrıca iş kurma girişim ve fikirleri konusunda destek olmalarını bekliyorum.

Cemil: Gençleri yetenekleri nereye yatkınsa oraya yönlendirmelerini ve yardımcı olmalarını isterim.

Dora Su: Her fırsatım var. Yeter ki isteyelim.

-Ülkemize göç edenler hakkında düşüncelerinizi paylaşır mısınız? Sizin imkânınız olsa göç eder miydiniz? 

Zeynep: Ben imkânım olsa göç etmek istemem. Ülkemi yaşanılacak hale getirmeyi tercih ederim. Ülkeme göç eden insanlara karşı bir ön yargım maalesef var. Bunun sebebi devletin kendi vatandaşından önce onları umursamasından kaynaklanıyor.

Mustafa: Göç etmem. Elimde olsa; belli bir ekonomik durumu, belli bir okul mezunu olmayan, ülkemiz için faydalı olmayacak insanları kabul etmezdim.

Dora Su: Mecbur kaldıklarını düşünüyorum. Ben göç etmem.

Demirkan: Türkiye’ye mülteci harici göç eden açıkçası benim için geri zekâlıdır. Mültecileri de çoğu kişi sevmez ama biz de onların konumunda olabilirdik. Saygı göstermek lazım. Tabii devletimiz de onları denetlerse hiç fena olmaz.

İlayda: Biz tepki gösteriyoruz. Bende pek memnun değilim ancak aynı durumda olsak “Biz ne yapardık” empatisini de kurmalı insan.

Yunus: Tamamen plansız, programsız olan göç yönetimi sonucunda maalesef göçmenler ile yerel halk karşı karşıya kaldı. Türkiye’nin dört bir yanına dağılan göçmenler üzücü eylemlere karıştı ve canlarımız yandı. Planlı, programlı göç almaya karşı değilim fakat şu anki durum bambaşka bir boyutta. İkinci soruya gelecek olursak, olabilir tabii ki gitmek isterdim. Neden olmasın?

Doğa: İmkânım olsa göç etmek istemem. Ben Türkiye vatandaşıyım ve kendi ülkeme katkı sağlamak için elimden geleni yaparım.

Aleyna: Evet yardımsever insanlarız ama kontrolsüz göç ve göç edenlere Türkiye vatandaşlarından daha çok imkân sunanlar yüzünden mağdur olunuyor. Bu konuya kızıyorum. İmkânım olsa göç eder miydim? Tüm ailem gelirse evet!

Cemil: Göçmen ve mülteci iki farklı kavramlardır ve ikisi hakkındaki düşüncelerim duruma göre değişmektedir.

Doruk: Ülkesini savaş gibi nedenlerle terk etmek zorunda kalanların durumları çok üzücü. İmkânım olsa yaşam standartlarının yüksek olduğu bir ülkeye yerleşmek isterdim.

Dora Kezer

 

-Eğitim sisteminden memnun musunuz? Üniversite sınavı, barajı vs. engeller olmasaydı gerçekte siz ne olurdunuz? 

Dora Su: Evet memnunum. Öncelikle planım üniversite. Henüz gelecek ile ilgili düşünmedim.

Demirkan: Hayır hiç memnun değilim. Engellerden kastınızı gelecek kaygısı olarak alırsam gelecek kaygısının olmadığı bir yerde matematik öğretmeni olurdum.

İlayda: Öğrencilerin bu denli keskin (paralı-parasız) ayrışımından memnun değilim. Doktor olmayı isterdim. Uluslararası ticaret okuyorum.

Doruk: Eğitim sistemi kötü. Memnun değilim. Gazetecilik okuyorum. Rehber öğretmenlik ya da veterinerlik isterdim.

Doğa: Eğitim sisteminden memnun değilim. Adalet bölümünü okuyorum ama öğretmen olurdum.

Zeynep: Hayır, memnun değilim. Reklamcılık bölümünü okuyorum ama avukat olmak isterdim.

Aleyna: Eğitim sisteminden asla memnun değilim. Herkes yeteneğine göre desteklenmeli ve okumalı ama imkânlar ve destekler çok çok az. Bu şekilde mutsuz bireyler elde ediliyor. İşsiz bir hemşireyim ama eğer baraj ve engeller olmasaydı ben kesinlikle doktor olurdum. İyi de bir doktor olurdum.

Cemil: Hayır eğitim sisteminden memnun değilim. Üniversite sınavlarına hazırlanmaya çabalıyorum. Sosyal Bilimler tercihim.

Yunus: Memnun değilim, kıyafet değiştirir gibi eğitim sistemi değişiyor. Derslerin içeriği boşaltılıyor, eğitim içeriği birilerinin isteğine göre şekilleniyor. Gazetecilik okudum.  IT sektörünün bir parçası oldum. IT ile ilgili okuyabilseydim belki alanım değişirdi.

-Yaratıcılığınızı, enerjinizi aktif olarak ne üzerine yoğunlaşarak değerlendirmek isterdiniz? 

Doruk: Müzik

Mustafa: Ticaret

Dora Su: Değerlendirdiğimi düşünüyorum. Çizim ve resim yaparken, piyano çalarken kendimi çok iyi, özgür hissediyorum.

Demirkan: Öğretmenlik kesinlikle.

İlayda: Güzellik alanında

Doğa: Genel olarak hobilerim üzerine yoğunlaştırmak isterim

Zeynep: Konuşarak ve bir şeyin daha iyi olması için zaman harcayarak.

Aleyna: Eğer vaktim ve zamanım verilen destekler yeterli olsaydı; bıraktığım Dağlama sanatına devam ederdim. Ahşap levhayı yakarak tablolar yapmak ve insanların beğenisine sunmak hoşuma gidiyor.

Cemil: Sosyal bilimler

Yunus: Yaratıcılığımı ve/veya enerjimi o anki durumuma göre ya uzun süredir kafama takılan bir iş ya da ailem veya arkadaşlarımla ortak aktivitelerle değerlendirmek isterim. Bilmediğim bir ilçeyi kaybolarak gezmek vazgeçilmez aktivitelerimden biridir.

 

Mustafa Yurdacan

 

-Evde internet oyunları mı yoksa dışarıda sosyal etkinlikleri mi tercih edersiniz? 

Doruk: İkisini de tercih ediyorum ama evde oyun oynamak daha ekonomik olduğundan paran cebinde kalıyor!

Mustafa: Dışarıda sosyal etkinlik.

Dora Su: Oyun oynamam. Sosyal etkinlikleri tercih ederim.

Demirkan: Dışarıda sosyal etkinlikler

İlayda: Dışarıda sosyal etkinlikler

Doğa: Dışarıdaki sosyal etkinlikleri

Zeynep: Dışarıda sosyal etkinliği tercih ederim.

Aleyna: Dışarıda sosyal etkinlikleri tercih ederim. İyi ve kaliteli insanlarla geçirdiğim vakit beni daha da mutlu ediyor.

Cemil: İnternet oyunları ve sosyal etkinlikler oldukça geniş kavramlar. Spesifik sorular gerek, kesin cevaplar için.

Yunus: Tamamen o anki ruh halime göre değişen bir durum. İki durumda da eğlenebilirim.

-Rap tarzı müziklerin sizin için anlamı nedir? 

Yunus: Rap müziklerin benim için eskiden farklı, şimdi farklı anlama sahip: Öncelikle eski anlamından başlamak istiyorum. Rap müzik benim için isyan bayrağıydı. Protest, sert, eveleyip gevelemeden sert altyapı müzikleri rapperların kendi penceresinden anlattıkları bir sanat dalıydı. Tabii ki de eskiden sadece protest müzikler yapılmıyordu, eğlenceli farklı konular hakkında çıkmış müzikler de vardı. Fakat şu an sadece “ Arabalarım var, evim var, kadınlar, param var” gibi içi boş… Yine de alt yapı olarak daha başarılı olan bir müzik dalı olarak dinlemeye devam ediliyor.

Doruk: Rap müziği kendimi bildim bileli 10 senedir dinlerim. Hayatımda farklı bir yeri var. Türkçe rapten 2000 tane şarkı ezberimdedir. Herkesi tanırım.

Demirkan: Hızlı söz dizeleri, çok anlam yüklemeye gerek yok.

İlayda: Sadece müziğin akış şekli hoşuma gidiyor. Modumu yükseltiyor.

Cemil: Rapçiler günümüzün ozanlarıdır.

Devam edecek…

Medya Günlüğü

Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Exit mobile version