Home Serbest Kürsü ‘Minik Serçe’den doğru teşhis

‘Minik Serçe’den doğru teşhis

0

Mehti Deniz

Gündeme bomba gibi oturan bir şarkıdan bahsetmek istiyorum sizlere. Müzik düzenlemesini Yaşar Gaga’nın yaptığı ve sözlerini Sezen Aksu’nun yazdığı/düzenlediği “Şahane Bir Şey Yaşamak”. Aslında ilk olarak Khaled tarafından 2012 yılında yayınlanan “C’est La Vie” (işte hayat) parçasının melodisi üzerine yazılmış bir parça. Lakin size ondan bahsetmek gibi bir niyetim yok.

Benim bahsetmek istediğim son günlerde şarkının aşırı tepki çekmesi. Tuhaftır, şarkı içerisinde geçen bir iki mısralık “Selam söyleyin o cahil Havva ile Adem’e” bölümü. O kadar gündeme oturdu ki tüm parçadan cımbız ile bu bölüm alındı ve Hz. Âdem ile Hz. Havva’ya hakaret edildiği yönünde çarpıtıldı, bazı şahıslar (şahsımca cehalet abidesi olduğunu düşündüğüm yobazlar) tarafından.

İlk önce aşırı muhafazakâr kesime hitap eden basın kuruluşları, ardından onları destekleyen kitle ve yandaş medya kuruluşları.

Devam etmeden önce bir şeyi açıklığa kavuşturmak istiyorum. Zira ne demek istediği daha iyi anılacaksınız. Öncelikle John Doe ve Jane Doe’nin ne anlama geldiğini bilmemiz gerekir. John Doe (erkekler için) ve Jane Doe (kadınlar için), ABD’de gerçek kimliği belirlenemeyen ya da (mahkemelerdeki gizli oturumlar vb.) yasal gerekçelerle gizli tutulması gereken kişiler ve kimliği saptanamayan cesetler için kullanılan bir takma isimdir. Buradan şunu anlamamız gerekir: Her toplumda belirli bir isim belirtmeden bir cinsiyetteki bireyi adlandırmak için isimler kullanırız. Bizim toplumuzda erkekler için Âdem, kadınlar için ise Havva isimleri kullanılır. Şöyle ki yaygın bir kullanım örneği ile sokakta sıkça rastlarız, anne babasının kim olduğunu bilmediklerimiz için âdemoğlu ya da havva kızı deriz.

Bu açıklamayı yaptıktan sonra sanırsam şarkıdaki metaforu anlamışızdır. Amaç dini değerlere hakaret değil, bir topluma gönderme amacı taşır. Şarkın kalan kısmını dinlediğinizde asıl anlatılmak istenen “hayatın her şeye rağmen yaşamaya değer olduğu”, bu satırlardaki göndermede hayattan zevk almayan cahil erkek ve kadınlara.

İşin asıl trajik yanı, bize toplumuzun nedenli cahilleştiğini buradaki basit metaforu dahi anlamaktan uzaklaştığını göstermiş olması. Buna da basının ön ayak olması. Şarkıya karşı alınan tavır ve halka lanse edilen yanlış düşünceler insanın aklında soru işaretleri uyandırıyor. Asıl üzücü olan kısmı son 20 yılda nedenli düşünceden uzak kendi muhakemesini yapamayacak kadar cahil bir toplumu nasıl yarattık?

Düşünüyorum da acaba M. A. Ersoy İstiklal Marşı’nı ilk yayınladığı tarihte bu düşünce yapısına sahip toplum olsaydık acaba “Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?” mısraından medeniyetin kötü bir şey olduğunu düşünür ve uygar ve medeni toplum olamaz mıydık? Hatta daha da kötüsü bugün Orta Çağ zihniyetine sıkışmış kalmış bir ülkemiz mi olurdu? Sovyet savaşından sonraki Taliban yönetimindeki Afganistan misali.

Bu olaylar bize ders olmalı ve bir ders çıkarmamız gerekir. Toplumuzun nedenli cehalete battığı, nedenli yobazlaştırıldığı. Yakın dünya tarihini araştırmış bir kişi olarak şu anda ülkemde gördüğüm, 1900’lü yıllarda Mussolini’nin başlattığı Hitler’in ve Stalin’in benimsediği iktidardaki kişilerin çıkarlarını savunacak düşünce yapısını yandaşlara sistematik olarak ve yeni nesillere ilk andan itibaren empoze etmek.

Düşünen, eleştiren, entelektüellerin, sanatçıların ve aydınların yakında Kazlıçeşme miting alanında “recm” ile cezalandırıldıklarını görürsek hiç de şaşırmayın.

O yüzden diyebilirim ki en doğru teşhisi “Minik Serçe” yapmış o yazdığı sözlerde.

“Negroes Sweet and docile, Meek, humble, and kind: Beware the day They change their minds!” (Tatlı, yumuşak başlı, nazik, uysal, mahcup zencilerin değişmeye karar verecekleri günden sakın)

Langston Hughes

Not: Umarım uyandığımızda çok geç olmaz.

Medya Günlüğü

Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Exit mobile version