
Milliyet'in efsane dış büroları
Cenk Başlamış
ABD'de başkanlık seçimini Joe Biden'ın kazanması, Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi de yakından ilgilendiren gelişmeler veya Rusya'da muhalefet lideri Aleksey Navalnıy'ın başlattığı hareketle ilgili pek çok değerlendirme okumuş olabilirsiniz.
Ama bunlar ya da benzeri önemli olaylarla ilgili bir Türk muhabirin kaleminden çıkma kaç yazı okudunuz acaba? Büyük olasılıkla ya çok az ya da hiç.
Türkiye'de artık ne kadar küçümsense de gazeteciliğin özü muhabirliktir.
Muhabirlik, sahada yani olayın tam göbeğinde olmak, yaşananlara birinci elden tanıklık etmek ve ve havayı koklamaktır. Bunlar, bir olayı uzaktan ne kadar iyi izlerseniz izleyin, asla sahip olamayacağınız üstünlüklerdir. Doğru, sahada haber toplamak zordur, kimse, "Gel buyur haberini yap" demez, önünüze türlü engeller çıkar, uzun süre beklemek, kendini "yetkili" görenlerin hakaretlerine uğramak durumunda kalabilirsiniz; üstelik oradaki rakip muhabirleri de "marke" etmeniz yani "haber atlamamanız" gerekir. Fakat sonuçta hakkıyla yaptığınız zaman dünyanın en keyifli mesleklerinden biridir, manevi tatmin duygusu son derece yüksektir.
Günümüzde, kimileri çok ünlü, adının önüne gururla "gazeteci" yazanları, eğer ki meslek yaşamlarının bir bölümünde muhabirlik yapmamışlarsa, bir haber toplamanın meşakkatine yabancılarsa, sakın ola ki ciddiye almayın. Onlar sadece "masa başı gazetecisi"dir.
Türk basını hiçbir zaman mükemmel değildi, eleştirilecek çok yönü vardı ama bugünle kıyaslandığında 1980'ler, 1990'lar ve hatta 2000'lerin başında, ne kadar masrafı yüksek de olsa pek çok başkentte dış muhabir bulunduruyordu.
Türk basını ve dış muhabirler denilince akla hemen gelen bir gazete var: Milliyet.
Şu anda inanması güç görünse de,1980’ler ve 1990’larda 20’den fazla başkentte bürosu ya da muhabiri bulunan Milliyet, bu alanda ABD'nin ve Avrupa’nın önemli gazeteleriyle yarışabilecek durumdaydı.
Aşağıda okuyacağınız listedeki dış muhabirlerinin özel haberleriyle ortalığı toz duman eden Milliyet zamanla dış büroları "masraf kapısı" olarak gördü ve neredeyse tamamını sessiz sedasız kapattı.
Oysa Milliyet Dış Haberler Servisi bir okul gibiydi, günümüzde kamuoyunda tanınan gazetecilerden bazıları dış muhabirlik yapmıştı. Örneğin, Murat Bardakçı’nın bir zamanlar Milliyet’in Kahire bürosunda çalıştığını çok az kişi biliyor ya da hatırlıyordur. Ya da Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç'ın Milliyet'in Almanya bürosunda çalıştığını...

Bakın, Milliyet’in dış bürolarında çalışanlardan bazıları kimdi…
Washington: Turan Yavuz, Yasemin Çongar
New York: İskender Songur, Sema Emiroğlu
Chicago: Kubilay Çelik
Londra: Nuri Çolakoğlu, Emil Edip Öymen, Zafer Arapkirli
Paris: Mişel Perlman, Mine Kırıkkanat
Brüksel: Mehmet Ali Birand, Ahmet Sever
Atina: Reha Muhtar, Taki Berberakis
Moskova: Mehmet Ali Birand, Cenk Başlamış
Bakü: Rehber Beşiroğlu
Kahire: Murat Bardakçı
Bonn: Bülent Zarif
Frankfurt: Rıfat Akkaya
Berlin-Bonn-Köln-Münih: Mehmet Aktan
Münih: Ali Kılıç
Viyana: Ali Haydar Yurtsever
Amsterdam: Orhan Alpdündar
Lefkoşa: Akay Cemal, Sefa Karahasan
Kopenhag: İrfan Kurtulmuş
Kuveyt: Vahap Yazaroğlu
Madrid: Süleyman Şalom, Lütfü Tokatlıoğlu
Toronto: Engin Aşkın
Roma: Cihan Akerson, İzzet Yalçın, Dündar Keşaplı.
Ayrıca, 1980'lerde Coşkun Aral'la Savaş Ay da Milliyet için yurt dışında röportajlar yapmıştı.
Elbette, Milliyet ve "dış haber" kelimeleri bir araya gelince duayen gazeteci Sami Kohen'den söz etmemek olmaz. Zaten, manşet fotoğrafımızda şu anda 93 yaşına olan Kohen’in bulunması tesadüf değil. Zamanında Milliyet'te dış haberler sayfası açılması için uğraş veren Kohen’in mücadele etmesi, uzun süre gazete içinde her gün ne kadar ilginç konular çıkabildiğini göstermek için dış haber bülteni hazırlayarak yönetimi ikna etmesi gerekmişti.
Her ne kadar Türk basınında "üvey evlat" olmaktan hiçbir zaman kurtulamasa da dış haberin yerleşmesinde Kohen'in emeğini hiçbir zaman unutmamak gerekiyor.
Fotoğraftakiler: (Soldan) Murat Bardakçı, Mehmet Ali Birand, Nuri Çolakoğlu, Reha Muhtar, Turan Yavuz.
Not: Bu yazı, daha önce Medya Günlüğü'nde yayınlanmış bir yazının güncellenmiş halidir.