Home Serbest Kürsü Doğu Akdeniz’in hidrokarbon potansiyeli

Doğu Akdeniz’in hidrokarbon potansiyeli

0

Atilla Karataş (tasam.org)

Doğu Akdeniz Havzası, son yıllarda yoğunlaşan enerji diplomasisi ve potansiyel hidrokarbon sahalarını kontrol altında tutma çabalarına bağlı olarak jeopolitik ve jeostratejik önemi hızla artan bir bölge özelliğindedir.

Özellikle uluslararası anlaşmalar kapsamında, münhasır ekonomik bölgeler bazında haritaları yeniden tanzim eden hamleler, sahadaki hakimiyet durumunun yanı sıra enerji kaynaklarına sahip olma açısından da paydaşların daha çok bileşenli ve daha agresif bir profilde ortaya çıkmalarına sebep olmuştur.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Libya ile yapılan anlaşmaların etkisiyle bölgedeki en önemli aktör olma konumunu sağlamlaştıran Türkiye’de süregelen mücadeledeki etkin rolünü pekiştirmek üzere Fatih ve Yavuz isimli iki derin deniz sondaj gemisine ek olarak Barbaros Hayreddin Paşa ve Oruç Reis adlı sismik araştırma gemilerinin de katkısıyla hukuki hakkı olan sahalarda hidrokarbon arama çalışmalarını hızlandırmıştır.

Ancak bu aramalardan henüz ekonomik olarak işletilebilecek bir hidrokarbon sahası keşfi gerçekleşmemiştir. Her ne kadar, Nil Deltası’nın deniz dibindeki kısımları ile İsrail açıklarındaki Leviathan bölgesinde önemli hidrokarbon keşifleri yapılmış olsa da, sahanın genişliği ve hidrokarbon rezervlerinin tespitine yönelik verilerin yeni yeni oluşmaya başlaması sebebiyle sondaj yeri belirlemede bugüne kadar isabetli tercihler yapılamadığı açıktır.

Öte yandan çamur volkanları, graben ve yarı grabenler, deniz dibi sırtları, dom yapıları ve kıvrım sistemleri gibi bazı morfolojik göstergelerin hidrokarbon sahalarının keşfinde alan daraltıcı ve keşif başarı oranını yükseltici etkisinin olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada, Doğu Akdeniz Havzası’nın farklı çözünürlüklerdeki batimetrik modelleri kullanılarak yapısal özellikleri açısından hidrokarbonların kapanlanabileceği birimler ile hidrokarbon rezervuarlarına has göstergeler barındıran morfolojik yapılar belirlenmiştir.

Bu verilere göre, Türkiye’nin münhasır ekonomik bölge sınırları içerisinde yer alan Finike açıklarında bir dizi çamur volkanını da barındıran Anaksimander Deniz Dağı, Kıbrıs Adası’nın batısında yer alan Florence yükseliminin güneydoğu uzantısı ve İskenderun Körfezi güneyi jeokimyasal, jeofizik ve sondajlı hidrokarbon arama çalışmalarda odaklanılması gereken başlıca morfolojik yapılar olarak öne çıkmaktadır.

Makalenin tamamını okumak için tıklayın

Medya Günlüğü

Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Exit mobile version