Salı, 17 Haz 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Çin-Sovyet İlişkileri

Medya Günlüğü
Son güncelleme: 1 Ağustos 2022 21:11
Medya Günlüğü
Paylaş
Paylaş

Ulaş Başar Gezgin (ulasbasar@gmail.com)

1979 basımı ‘Sovyet-Çin İlişkileri: Altmışlarda Neler Oldu?’ kitabında Sovyet yazar O. İvanov (*) bu iki ‘kızıl’ ülke arasındaki ayrılığı Sovyetler açısından değerlendiriyor. Kitabın basım tarihi önemli çünkü tam da bu tarihlerde, Çin-Sovyetler ayrışması Türkiye solunu da bölüyor ve hatta onu sol içi şiddete sürüklüyordu. 1979’a gelindiğinde ABD’yle uzlaşma yoluna gidilmiş; Çin, yabancı sermayeye açılmıştı. Yine de tartışması ve yarattığı çatışma o yıllarda bile sürüyordu. Ayrışma, ‘sosyal emperyalist’ SSCB’ye karşı ABD’yle yakınlaşma gibi bir sürece girip Mao’nun ölümünden sonra hız kazanmıştı.

Bu ayrılığın Türkiye ve dünya soluna verdiği zararı ABD başta olmak üzere hiçbir kapitalist ülke ver(e)memiştir. Sonunda birbirini ‘kapitalizmle uzlaşma’yla, ‘sosyal faşizm’le, ‘sosyal emperyalizm’le, ‘revizyonizm’le vb. suçlayan iki güç, Çin örneğinde daha erken ve adım adım, Sovyetler örneğinde ise daha sonra ve hızla kapitalizme geçişi yaşadı. Bugün bu tartışmalar tarih olmuşken, yine de bunların siyaset bilim, dünya düzeni ve Çin-Rusya ile Çin-Orta Asya ilişkileri araştırmaları için önemi sürüyor. Kimin haklı kimin haksız olduğunun ise bugün için hiçbir önemi yok; çünkü sonuçta iki ülke de o ya da bu biçimde kapitalist dünya düzeniyle bütünleşti.

Kitapta Sovyetler ile Çin arasındaki sınır anlaşmazlıkları ele alınmakta ve aşağıdaki görüşlere yer verilmekte. Bu görüşlerin bugün Çin’in Pasifik’teki saldırganlığı dolayısıyla güncelliğini koruduğunu söyleyebiliriz:

“Toprak sorunları konusunda Maocu (Maoist) tutumu incelersek Çin’in tarihine bakarak, Çin imparatorlarının yayılma özlemlerini ve birçok komşularının vasalları olduğu Çin imparatorluğunun altın çağını geri getirmeyi düşleyen Çin milliyetçilerinin, şovenist istemlerini dikkate almak gerekir. Kazaen, Pekin’in, bu tür düş ve özlemlere dayanan karanlık mantığını izlersek, şimdiki Asya haritasını yeniden parçalara bölmek gerekecektir. Haritanın yeniden gözden geçirilmesi için hangi dönem temel olarak alınacaktır : Çin devletinin küçük bir toprağı olduğu dönemi mi? yoksa feodal Çin’in tüm komşu ülke ve alanlara yayıldığı en güçlü dönemini mi? Maocuların toprakla ilgili şikayetlerinin ardında uzak geçmişe dayanan ve “Büyük-Han Hegemonyası” olarak tanımlanabilecek genişleme emellerinin yattığı açıktır; bu da, Maocuların Anti-Sovyetizm kışkırtmalarını açıklamaktadır.” (s. 34)

1970’lere gelindiğinde Çin, Sovyetlere karşı toprak talebinde bulunuyordu ve referans noktası, eski imparatorluk sınırlarıydı. Moğolistan, tarihsel süreçte ikiye bölünmüş, bir taraf Sovyet Cumhuriyeti olmuş, diğer taraf Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içinde İç Moğolistan olarak kalmıştı. Kitapta, Çin-Hindistan sınır anlaşmazlığına da değiniliyor.

Çin ile Sovyetler arasındaki bir diğer anlaşmazlık ise, Uygurlardan ileri geliyordu. Uygurlar, Çin’deki baskılara dayanamayıp sınırı geçiyor ve Sovyetlere sığınıyordu. Bu göç, kitaba göre Çin sınır görevlilerince destekleniyordu; diğer bir deyişle zor koşullarda gizlice gerçekleşmiş değildi. Kitabın yazarı, Çin’in Sincan’ı nükleer denemeler için kullanmayı planladığını ve göçlerle bölgeyi halktan arındırmak istediğini belirtiyor.

Yazara göre, Çin ile Sovyetler arasındaki ideolojik farklar büyük değildi, bunlar barışçıl bir biçimde çözümlenebilecek sorunlardı. Ancak Çin milliyetçiliğinin yükselişi dolayısıyla, ideolojik farklar yaratıldı ve abartıldı. Öte yandan, iki ülkenin de başından beri farklı devrim yollarından yürüdüğü düşünülürse, bunun tam da doğru olmadığı akla gelebilir. Yine de, Sovyetlerin Vietnam’la bir sorun yaşamaması, ayrılığın ‘devrim yolları’ farkından köklendiği görüşünü yanlışlar.

Kitap şöyle bitiyor:

“Sovyet – Çin ilişkilerinin kötüleşmesi doğal bir oluşum değildir. Sovyetler Birliği ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında dostluk ve iş birliği için bütün veriler mevcuttur. Bu iş birliği her iki ülkenin ve tüm dünyada devrimci sürecin yararına olacaktır. Sovyet halkı, Çin halkına karşı her zaman derin saygı ve içten dostluk göstermiştir. Sovyet halkı Çin Komünist Partisi ile Çin Halk Cumhuriyeti’ni, Çin Komünist Partisinin başındaki milliyetçilerle eş tutmamaktadır. Sovyetler Birliği’ne, S.B. Partisine ve dünya komünist hareketine yapılan zehirli ve iftiracı saldırıları da Çin halkının ve komünistlerinin gerçek tavrıyla eş tutmamaktadır. Sovyet halkı, Çin dramının tarihsel bir geçiş dönemi olduğuna ve sosyalizm davasının bütün güçlüklere rağmen Çin toprakları üzerinde zafere ulaşacağına inanmaktadır. Tarih boyunca Çin halkı büyük ve kahraman bir ulus olduğunu kanıtlamıştır. Hiç kuşkumuz yoktur ki, bu ulus zorlukları yenecek, devrimin kazançlarını elde tutacak ve Çin’i gerçek sosyalist gelişme yoluna geri getirecektir.” (s. 60-61)

Elbette olayları Çin tarafından da dinlemek gerekiyor. Bu açıdan bu bölümün eksik bir bölüm olduğu ortada. Ancak kısa sürede politikalarında 180 derece sapma olan Çin’in bu geçmişi hangi lensle okuyor olacağı da önem kazanıyor. Söz gelimi, ‘Çin’in Birlik ve Beraberliği’ adlı bölümde belirttiğimiz gibi, daha önce Çin imparatoruna suikast düzenleyeni ‘halk kahramanı’ ilan eden Çin tarih yazımı, bugün onu ‘güçlü Çin’ imgesi dolayısıyla ‘vatan haini’ olarak kodluyor. Tarih, yazabilene göre yazılıyor ve ‘zamanın ruhu’na göre…

(*)  İvanov, O. (1979). Sovyet-Çin İlişkileri: Altmışlarda Neler Oldu? (çev. F. Doğu) İstanbul: Sorun Yayınları.

Not: Bu yazı yeni yayımlanan “Çin/Çifte Ejderhanın Diyarında-1” kitabımdan alınmıştır.

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Önceki Makale ‘600 yıllık hamaset, kin ve nefret’
Sonraki Makale Galatasaray 1 ileri 2 geri

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

EditörSerbest Kürsü

Bir dosta veda…

Alper Eliçin
17 Haziran 2025
*Serbest Kürsü

İsrail-Orta Asya stratejik iş birliği

Gürsel Demirok
17 Haziran 2025
EditörSerbest Kürsü

Faiz neden mi sonuç mu?

Yıldırım Aktuğan
16 Haziran 2025
Serbest Kürsü

Einstein neden elinde anahtarla uyurdu?

Dr. Nil Gönce
15 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?