Home Serbest Kürsü Cesaret ve değişim

Cesaret ve değişim

0

Değişim yaşamın her alanında içe ve dışa dönük hareket yaratır. Bazen durağan da olabilir.
Bazen acı bazen sakinlik sunar. Yapıcı da yıkıcı da olabilir.

Yoga pratikleri değişimin tüm bu geçişlerini barındırdığı için bize türlü deneyimler sunar. Üstelik bu deneyimler için uzun yıllara ihtiyacımız olmayabilir. Sadece pratik için mindere adım atmamız yeterlidir.

Yoga, her bireyin kendi deneyimleri ile hayata geçirilir ve “doğru” bireyin deneyimlerinden süzdüğü algısı ile kendisine bağlıdır.

Hepimizin doğrusu farklı olabilir. Benim akşam yattığım vaktim senin gününün başladığı vakit olabilir.

Sağlıklı beslenip, vitaminlerimizi alabiliriz. Sporumuzu ihmal etmeyebiliriz. Ya da tam tersi hareketsiz bir yaşamımız ve sağlıksız alışkanlıklarımız olabilir.

Özüne baktığımız zaman aslında, aklımızda ve kalbimizdekileri çözene kadar asla sağlıklı değilizdir. Üstelik bedenlerimiz sürekli stres hormonu ile günü kurtarmaya çalışırken doğrumuz hakikat ile örtüşemez.

Hepimiz mevcut ekonomik modellerin içerisinde birbirine benzeyen şehirlerde benzer konforlar için çabalıyoruz.

Sürekli artan bir tüketim anlayışı içerisinde yaşamıyor, yaşamak için mücadele veriyoruz.
Hepimiz dünyanın yaşadığı sıkıntıyı görüyoruz. Dışımızda gelişen ancak içerisinde olduğumuz iklim değişiyor. Üstelik bu değişim pek de iç açıcı gözükmüyor.

Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi doğrularımızı hakikat ile örtüştüremediğimiz için medeniyetleştirme çabası ile boğduğumuz toprağın, suyun, havanın değişimini idrak edemiyoruz.

İnsan doğası yaşamın koşuşturması içinde bozuldukça, bize tüm cömertliğini sunan toprak ana ile olan ritmimiz de bozuluyor. Bozulan ritim bozuk notalara sahip değişimi getiriyor.

İnsanın potansiyeli ve bilinci sınırsızdır ama doğanın kaynakları sınırlıdır. Aslında bizi biz yapan özelliklerimizi doğa ile uyumlamamız içindir bu değişim diyebilmeliyiz. Bunun için ortak bir akıl ve kalbe geçebilmemiz gerekiyor.

Acı veren bu değişim bir taraftan da iyiliğe, anlayışa, ortak akıl ve kalbe genişlememizi destekliyor ancak eyleme geçemediğimiz sürece acı vermeye devam edecek.

Eyleme geçebilmek için sormalı ve sorgulamalıyız. Korkak irade ile değil cesaret ile adımlar atabilmeliyiz. Neden bu kadar çalışmak, tüketmek zorundayız? Sürekli “büyüme” ifadeleri ve rakamları neden bu kadar önemli?

Bu sorulara hepimizin cevabı farklı olabilir ancak değişim istiyorsak hepimizin medeniyet ile doğa arasındaki çatışmaya dur diyebileceğimiz bir hedefi olmalıdır.

“Dünyayı ben mi kurtaracağım?” bilincinden çıkıp “Değişimi ben yaratabilirim” bilincine geçmeliyiz.

Yazımı 1948 yılı Nobel Edebiyat ödülü sahibi T.S. Eliot’un “İçi boş adamlar” şiirinin bir kısmı ile bitirmek isterim.

“İçleri boş adamlarız

İçleri doldurulmuş adamlarız

Birbirimize yaslanırız

Samanla doldurulmuş kafa parçalarımız.

Heyhat! Kurumuş tınımız,

Birlikte fısıldadığımız

Suskuncadır ve anlamsız

Kuru çimdeki rüzgâr misali

Ya da kırık cam üstündeki

Sıçanların ayaklarıdır kuru mahzenimizde.

Bu ölü ülkedir

Bu kaktüs ülkesidir

Burada taş görüntüler

Doğrultulmuştur, burada kabul eder onlar

Ölü adam elinin yakarışlarını

Solan bir yıldızın pırıltısı altında.

Böyle midir acaba

Ölümün diğer krallığında

Uyanıp yapayalnız

Şefkatten titrediğimiz o saatte

Öpebilecek dudakların

Dualar oluşturması kırık taşa.

Gözler burada değil

Burada hiç göz yok

Ölen yıldızların bu vadisinde

Bu boş vadide

Son krallıklarımızın bu kırık çenesinde

Bu son toplanma yerlerinde

El yordamıyla arıyoruz

Ve konuşmaktan sakınıyoruz

Kabarmış nehrin kıyısında toplanmışız

Düşünceyle

Hakikat arasına

Çırpınma ile

Eylem arasına

Düşer Gölge

Çünkü Senindir Krallık.

Gebe kalmakla

Yaratma arasına

Hissetmekle

Tepki verme arasına

Düşer Gölge

Çok uzundur hayat

Arzuyla

Kasılma arasına

İktidarla

Varoluş arasına

Nüveyle

Nesep arasına

Düşer o Gölge

Çünkü Senindir Krallık

İşte böyle kopar kıyamet

İşte böyle kopar kıyamet

İşte böyle kopar kıyamet

Bir gümbürtüyle değil, iniltiyle…”

Kıyametten çok korkarız ya, belki de kıyamet de değişimin kendisidir ve çoktan kopmuştur. Ama cehalette ısrar ettiğimiz sürece bu ısrar hakikati görmemizi ve afete dönüşmesini engellemeyi imkânsız kılar.

Namaste…

Melek Ay

Sadelik içinde adımladığım yolda, sahip olduğum niteliklerin hakkını vermeye çalışan bir yolcuyum...

Exit mobile version