Home Serbest Kürsü Bebekler birden fazla dil öğrenebilir mi?

Bebekler birden fazla dil öğrenebilir mi?

0

Halil Ocaklı (halilocakli@yahoo.com)

Kesinlikle evet. Bebekler iki veya daha fazla dili zahmetsizce ve ustalıkla öğrenebilir. 1990’lara kadar çok dilli büyümenin kafa karıştıracağı ve dilsel gelişimi yavaşlatacağı sanılıyordu. Neyse ki bu görüşler terk edildi.

Max Planck Enstitüsü ve MIT gibi prestijli kurumların çalışmaları zaten bunun yanlış olduğunu ve bebeklerin dil becerilerinde bir gecikme yaşanmadığını göstermiştir. Tersine, iki dilli veya çok dilli bir çocuk olarak büyümenin pek çok bilişsel avantajı olduğu kanıtlanmıştır.
Yeni doğan bir bebeğin beyni, dünyadaki herhangi bir dilin tüm fonemlerini algılamaya yarayan özel bir süper güce sahiptir. Bu güç, bebeğin anne karnında ve doğumdan sonra maruz kaldığı herhangi bir dili veya dilleri öğrenmesini sağlar.

Beyin mimarisindeki konuşmayla ilgili nöral bağlantılar yaşamın ilk 3 yılında işlev kazanır. İletişimsel deneyimler beyin hücrelerinin birbirleriyle bağlantı kurmasını sağlar ve bu bağlantılar dil aygıtının metodik çalışma yollarını oluşturur.

Yineleme yoluyla bazı seslerin sık duyulması, ilintili sinir bağlantılarını güçlendirir. Seslerin bellekte kaydedilmesi, dil edinme sürecindeki ilk evreyi ve gelecekte konuşulacak tüm dillerin temelini oluşturur. Bu evrede başka dilleri öğrenmek tek ana dil öğrenmek kadar doğaldır, beyin buna hazırdır.

Bebeklerde dille tanışma ve kaydetme süreci ilk evrede pasif dinleme yoluyla örtük (bilinçsiz) şeklide kendiliğinden gerçekleşir. Çocuğun farklı diller öğrenmesi için anne babanın yapması gereken bebeğin o dili aktif biçimde deneyimlemesine alan açmaktır.

Bazı çocuk gelişimi uzmanları, bebeklerin sadece masal, ninni ve şarkı dinleyerek yabancı dil öğrenemeyeceğini savunabilir. Bir dereceye kadar haklı olabilirler, ancak masal dinleyen minikler yabancı dilin tamamını değil seslerini işitir ve kaydederler. Masal dinletmek bir dili bebeğe tanıtmak için yeterli olur ama ana dili olabilmesi için etkileşim gereklidir. Başka bir deyişle “tek yönlü” işletilen işitsel algı, “iki yönlü” etkileşimin yerini tutmayabilir.

Oğlum Altay Marco 6 dilli büyüdü, o yüzden biliyorum. Kamboçya’da konuşulan ve ses açısından çok zengin olan Kmer dilini bile oğluma dinlettim. Kmercede (17 ünlü, 35 ünsüz) toplam 52 ses var. Kendisi bir gün Kmerce öğrenmek ister mi bilemem ama bu dil sayesinde ileride anımsayacağı ses yelpazesi zamanlıca genişlemiş oldu.

Bebekler çevrede ve aile ortamında duydukları dil ya da dillere ait sesleri sorunsuz olarak ayırt edebilir ve üretebilir. Bebekler ses tonu, ritim, hece vurgusu ve ağız hareketlerini gözlemleyerek farklı diller konuşulduğunu ayırt edebilirler.

Bu şirin bebişlerin zıt yapıya sahip dilleri aynı anda öğrenebilmeleri, insan beyninin çoklu dil edinimini sağlayacak şekilde psikobiyolojik düzeyde evrim geçirdiğini göstermektedir. Dünyanın neresinde olursa olsun bebekler birden fazla ana dilde yetkinlikle doğar ve doğar doğmaz, hatta doğmadan önce dil öğrenmeye başlarlar.

Annesinin sesini daha çok duyan bebek, doğal olarak dili en çok anneden öğrenir. Bu yüzden de “ana dil” denir. Herhangi bir dili öğrenmek için, o dilin net bir ihtiyacı karşılaması ve konuşulan iletilerin bununla ilgili olması beklenir. Bebek, “hayatta kalmam için acıktığımda doyuran, bezimi değiştiren, benimle oyunlar oynayan bu kişiyle iletişimimi geliştirmeliyim” içgüdüsüyle hareket eder.

Dil edinmenin bir koşulu dilin ihtiyaç olması, diğeri ise dilin günde 7-8 saat yaşanmasıdır. Böylece bebek, sosyal etkileşim sırasında gramer kurallarına takılmadan kendini dilin melodisine bırakır, fonemleri ve morfemleri iliklerinde hisseder.

Yabancı dilde aksanımız çok iyi değilse konuşmamalıyız, çünkü bebekler dili konuşan kişinin aksanını kapar. Örneğin baba, İngilizceyi aksanlı konuşuyorsa, bebek İngilizceyi baba dili olarak kaydeder ama ileride aksanlı konuşur. Yetişkinlerde de durum aynıdır. Firmamızda Trabzon’dan evli bir Rus kızımız çalışıyordu. Yuliya’yı çağırdığımda “celeyrum Halil Bey” derdi.

Bağlam ilişkisi, bebeklerin dil edinme sürecindeki ikinci evredir. Bu evrede minikler, dildeki seslerin nasıl bir araya gelerek sınırlı anlamlar oluşturduğunu, örneğin “a-n-n-e” seslerinin peş peşe söylenince anneyi simgelediğini öğrenirler.

Mantıklı konuşmalar yapılırsa, bebek de akıl yürütmeyi ve dili daha derine kaydetmeyi öğrenir. Her sağlıklı bebek bağlam içinde deneyimlenen tüm dilleri öğrenmek için gerekli hücresel bağlantıları sağlar. Büyük puntoyla yazabiliriz ki, bağlam yoksa dil de yoktur.

Burada dillerin “düzenli olarak” ve “ana dili düzeyinde” kullanılması gerektiğini vurgulamakta yarar var. Bebeğin beyni bir “istatistik makinesi” gibi, ana dillerdeki belirli seslerin ne sıklıkta duyulduğunu ölçer. Düzenli olarak işitilmeyen sözcükler ve diller bebeğin sinir sisteminde kendine yer tutamaz ve sonunda büyük oranda kaybolur gider.

Sözcükleri doğru sıraya koyarak cümle kurmayı öğrenmek, dil edinme sürecindeki üçüncü evredir ancak başka bir yazı konusudur.

Hiçbir bebek belli bir dile yatkınlıkla ya da bir dili yanlışsız konuşma becerisine sahip olarak doğmaz. Bebek ana dillere ait sesleri, kuralları ve sözleri erken öğrenir, yeterli donanıma sahip olunca da konuşmaya başlar. Tek bir ana dil olması gerekmez, altı ya da daha fazla ana dil olabilir. Nitekim dünyada sorunsuz bir şekilde çok dilli büyümüş olan yüz milyonlarca insan var.

Halil Ocaklı

Bayburt'un Sisne köyünde doğdu (1964). Gurbetçi çocuğu olarak Almanya'da yaşadı. Orada Yunan-Roma tarihi okudu. California Üniversitesi Berkeley, Doğu Asya Araştırmaları Enstitüsü'nde Proto-Altayca ve Eski Japonca ilişkileri üzerine çalıştı. Japonya'da Kyushu Üniversitesi'nde bir sömestr geçirdi. Türkiye ve ABD’de profesyonel turist rehberliği ve çevirmenlik yaptı. Rusya'da Tver Devlet Üniversitesi'nde çalışırken evlendi. Vedanta Felsefesi'ne takmış durumda! Farklı ülkelerde geçen 35 aksiyon dolu yılın ardından Bergamo’nun (İtalya) ve Antalya'nın sade sakinlerinden biri oldu.

Previous articleTerazi burcunun olumsuz yönleri
Next article‘Paella’nın ana vatanı
Bayburt'un Sisne köyünde doğdu (1964). Gurbetçi çocuğu olarak Almanya'da yaşadı. Orada Yunan-Roma tarihi okudu. California Üniversitesi Berkeley, Doğu Asya Araştırmaları Enstitüsü'nde Proto-Altayca ve Eski Japonca ilişkileri üzerine çalıştı. Japonya'da Kyushu Üniversitesi'nde bir sömestr geçirdi. Türkiye ve ABD’de profesyonel turist rehberliği ve çevirmenlik yaptı. Rusya'da Tver Devlet Üniversitesi'nde çalışırken evlendi. Vedanta Felsefesi'ne takmış durumda! Farklı ülkelerde geçen 35 aksiyon dolu yılın ardından Bergamo’nun (İtalya) ve Antalya'nın sade sakinlerinden biri oldu.

Exit mobile version