Fuad Safarov, Moskova
Flaş gelişmeler olmadıkça dış dünyayla ilgilenmeyen, olayların perde arkasını araştırmasını sevmeyen Türk medyası, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in dolaylı olarak Türk dünyasını da ilgilendiren önemli bir açıklamasını yine “atladı.”
Putin bir süre önce Rus medya kuruluşlarının genel yayın yönetmenleri ile yaptığı toplantıda, Rus milletinin daha genç olduğunu ve hâlâ gelişme yolunda bulunduğunu söyledi. Rusya’da bugün de sıkça tartışılan açıklamasında Putin, Slav-Türk kardeşliğini ve dayanışmasını sık sık savunan, doktorasında eski Türkleri inceleyen, “Etnogenez” (etnik bir grubun oluşumu ve gelişimi) kuramının kurucusu, ünlü Rus tarihçi, etnolog ve şair Lev Nikolayeviç Gumilyov’un (1912-1992) “Passionerlik” (pasyonerlik) teorisine de (Latince passio-tutku) atıf yaparak şunları söyledi:
“Passionerlik teorisine inanıyorum. Hem doğada hem de toplumda önce bir gelişme, zirveye ulaşma, ardından da zayıflama yaşanıyor. Rusya henüz zirveye ulaşmadı. Biz hâlâ gelişim yolundayız. Ülke, 1990’larda ve 2000’lı yılların başında tarihinin en zorlu sınavlarını yaşasa da gelişme yolunda ilerliyor. Başımıza gelenlere, yaşadıklarımıza bakıyorum: pek çok sorun var ancak diğer eski veya hızla yaşlanan ulusların aksine hâlâ yükselişteyiz. Biz oldukça genç bir milletiz. Sonsuz bir genetik kodumuz var. Halkın diliyle, basit şekilde söylersek, bu genetik kodumuz kan karışımına dayanmaktadır.”
Bu sözler kısmen Türk medyasına yansıdı ama perde arkasını araştırmak kimsenin aklına gelmedi…
Türk araştırmacılar Akif Farzaliyev ve Gözde Sazak’ın “Lev Nikolayeviç Gumilyov ve Etnogenez Teorisi” adlı çalışmasında (*) Passionerlik teorisini şöyle özetliyor:
“Yeni etnosların oluşumunun, uzun süreli aşırı gerilime dayanma yeteneğine sahip olan enerjik bireylerin etnik popülasyonda çok sayıda ortaya çıkmasına bağlı olması, bu düzenliliği tespit eden Gumilyov’un dikkatini çekmiştir. Bu tür davranış tipini passionerlik şeklinde adlandırmıştır. Gumilyov’un teorisinde passionerlik önemli bir unsurdur. Passionerler hedefe odaklı davranış sahibi olup sıkça hayali bir ideale ulaşmaya çalışan ve uğruna sadece kendi hayatlarını değil, çocuklarının ve çevresindekilerin hayatlarını da feda etmeye hazır bireylerdir.”
Babası Rus, annesi Tatar kökenli olarak bilinen Gumilyov, Türk dünyası ile çok sayıda bilimsel araştırmaya imza atmıştı. Ünlü düşünür, “Tek bir şey biliyorum ve bu sırrı sizinle paylaşacağım: Rusya’nın kurtulması sadece bir Avrasya ülkesi olarak ve Avrasyacılık sayesinde olacaktır” ve “Türkler tarihsel süreçlerin katalizörü olmaya devam edecek” sözleriyle de ünlü.
Kimdir?
Lev Nikolayeviç Gumilyov, etnik grupların oluşması ve sonlanması ile ilgili alışılagelmişin dışında düşüncelerle Neo Avrasyacılık olarak bilinen politik ve kültürel hareketlerin yükselişiyle ilgili saptamalarda bulundu.
İkisi de tanınmış şair olan Nikolay Gumilyov ve Anna Ahmatova’nın oğlu olarak St. Petersburg’da doğdu. Babası anti Bolşevik hareketlerinden dolayı öldürüldüğünde sadece 9 yaşındaydı.1930’lı yıllarda annesinin hükümetle olan sorunları yüzünden Leningrad Üniversitesi’nden çıkarıldı ve 1938’den 1956’ya kadar kalacağı Gulaglara gönderildi. Daha sonra Kızıl Ordu’ya girdi ve Berlin Muharebesi’ne katıldı. Güvenli bir şekilde ordudan ayrılmasını sağlamak için annesi Anna Ahmatova zoraki olarak Stalin’e övgü dolu yayınlar yaptıysa da, başarı sağlayamadı. İlişkileri gergin kaldı, gençliğinde yaşadığı sorunlar için annesini suçladı. 1935 ile 1949 yılları arasında üç kez tutuklanmış ve üçüncüsünde 10 yıla mahkûm edilmişken; 1956 yılında Stalin’in çıkardığı ‘çocuk ebeveyninin hatasından sorumlu değildir’ kararıyla tahliye edilebilmiştir.
Stalin’in ölümünden sonra Hermitage Müzesi’ne girdi. Müdürü Mikhail Artamonov’un direktörlüğünde Hazar çalışmaları yapıp, bozkır insanlarıyla ilgilendi. 1960 yılında Leningrad Üniversitesi’nde konferanslara başladı. İki yıl sonra Eski Türkler ile ilgili doktora tezini yaptı. 1960’lı yıllardan sonra, Coğrafya enstitüsünde bu sefer konusu coğrafya olan başka bir doktora tezi hazırladı. 1986 yılında emekli oldu.
Fikirlerinin, Sovyetlere ait resmi doktrin ile geri çevrilmesine ve monografilerinin çoğunun yayınlanmasının yasak olmasına rağmen, Gumilyov özellikle Perestroyka yıllarında ilgi çekmeyi başardı. Popülaritesinin bir göstergesi olarak, Kazakistan Başkanı Nursultan Nazarbayev,yeni Kazak başkenti Astana’da tam sarayının karşısına Lev Gumilyov Avrasya Üniversitesi’ni inşa ettirdi.
Ölümünden sonra Rusya’da adına; ‘Gumilyov Dünyası Vakfı’ adında bir vakıf kurulmuş ve bütün eserleri yeniden yayınlanmıştır. (Wikipedia)
Not: Bu yazı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.
(*) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/226182