Rafael Sadi
Filistinli teröristler, elbette siz isterseniz direnişçi veya özgürlük savaşçısı da diyebilirsiniz ama hangisi olursa olsun, eli kanlı kişilerdir.
Bu eli kanlı caniler İsrail’in 4 değişik noktasında 10 gün içinde 14 masum sivilin hayatını aldı.
Bu terör eylemini ifa edenler de ya halk ya da güvenlik görevlilerince öldürülerek etkisiz hale getirildi. Olayın aslı, organize bir düzen bozuculuk ve kendince bir isyan hareketidir ve merkezi de Hamas terör örgütüdür. Bu alenen ortadadı ve Hamas yetkililerince de TV kameraları karşısında beyan edilmiştir. Halkı, özellikle Batı Şeria’daki gençleri ve Ramazan ayı ibadeti bahane edilerek kışkırtmakta, bu kutsal ayı fırsat bilerek masum insanların huzurunu kaçırmaya çalışmaktadırlar.
Geçen hafta Tapınak Dağı güvenlik kameralarında Filistinli gençlerin plastik kovalar ile Cuma günkü eylemleri için taş topladığı ve kutsal sayılan El Aksa Cami içine depoladığı görülmektedir.
İsrail güvenlik kuvvetlerinin görevlerinden biri de, Tapınak Dağı’ndaki düzeni tesis etmek ve korumaktır. Amaç, ibadet serbestisini hakkaniyetli bir şekilde, kısıtlamaksızın yerine getirilebilmesini temin etmektir.
Ancak Hamas ve benzeri terör örgütlerinin düzeni bozmak, ayrıca Batı Şeria bölgesindeki Filistin Otonomi Yönetimi’nin (FOY) de seçimlerini kazanabilmek ve bu bölgeye de çöreklenebilmek için burasını ateşe atarak oy avcılığı yaptıkları da aşikardır. Bundan medet uman sadece Hamas değildir, karmaşadan nemalanmak isteyen iki grup daha vardır. Biri FOY idaresi ve başındaki Abu Mazen (Mansur Abbas) diğer grup ise İsrail parlamentosu içindeki Arap milletvekilleridir.
Ayman Odeh geçen hafta Yeruşalayim’den yayınladığı bir video ile İsrail polisinde ve ordusunda görev yapan Filistinli (İsrail bu insanlara İsrailli Arap demektedir) vatandaşlara, “Silahlarınızı görev yaptığını polis ve komutanların yüzüne fırlatın ve görevden ayrılın. Sizin göreviniz İsrail ordusuna ve polisine baş kaldırmaktır” demiştir.
Cuma günü de Birleşik Arap listesinin en kıdemli isimlerinden olan Dr. Ahmed Tibi kendisine ait eski provokasyon programını sahneye koyarak İsrail polisleri ile kavga ve hakaret etmiş, onların kendisine vurmasını sağlamaya çalışmıştır. Tabii beraberinde getirdiği kameralar da bu sırada sürekli çekim yapmıştır. Güvenlik kuvvetleri ve özellikle amirleri durumundaki şahıs polisleri ve Ahmet Tibi’yi ayırmış ve olayın daha vahim bir şekil almasına engel olmuştur. Milletvekili olmak sınırsız bir serbesti vermemektedir. Tehlike bir mekana giriş izni değil milletvekiline, cumhurbaşkanına bile verilmez. Amaç bellidir ve mesele kavga çıkartmaktır.
Aynı saatlerde bir baba 15 yaşındaki kızının evden bir av bıçağını aldığını ve ” Birkaç Yahudi öldüreceğim” diye evden çıktığını polise ihbar etmiştir. Birkaç saat sonra da 45 yaşlarında bir İsrailli Hayfa’da bıçaklanmış ve kız çocuğu ise vurulmadan tutuklanmıştır.
İsrail hükümeti ve İç Güvenlik Bakanı Omer Bar Lev ile Savunma Bakanı Benny Gantz El Aksa’da namaz kılma konusunda herhangi bir kısıtlama getirilmeyeceğini zaten günler öncesinden beyan etmişti, bu olaylı cuma gününe rağmen yine de kısıtlama getirilmedi.
Yine Cuma Günü düzen bozucu Filistinli gruplar taş atma ve havai fişeklerle saldırılarına devam etti. Polis sadece göz yaşartıcı gaz ve su gibi gösteri dağıtma araçları kullandı. Bu sebeple 150 kadar Filistinli hastaneye kaldırıldı, sekiz polis memuru da hafif yaralandı.
470 kişinin tutuklanması ile sükunet geri döndü ve 50 bin kişi Cuma namazını kılabildi.
Bu arada polisin camiye ayakkabı ile girdiği iddiası ama güvenlik kuvvetlerinin kendilerine taş atanları yakalamak için camiye ayakkabılarını çıkararak terlikle gireceğini düşünmek saflıktır. Ayrıca taş atan saldırganların tam teçhizatlı ve ayakkabılı olduğu gözlerden kaçmaktadır. Derseniz ki Yahudi polislerin ayakkabı ile camiye girmesi hatadır, tartışabiliriz. Kutsal bir mekanda taş, sopa, kesici alet ve havai fişek depolamanın mübah olduğunu sanırım aklı başında hiç kimse söylemeyecektir.
Ama beni bu olaylardan daha da fazla üzen, daha bir ay önce İsrail ile Türkiye’nin uzlaşma toplantısı düzenlenmişken, olayları enine boyuna incelemeden bana kalırsa ilişkileri zedeleyebilecek açıklamalar yapılması olmuştur. Her ne kadar Türkiye’de seçim takvimine girilmiş olması ile iç siyasete yönelik beyanatların gelenekselleşmiş bir retorik olduğunu bilsem de iki ülkemin tam düzelme ortamına girmişken ilişkilerinin bozulma ihtimali dünyadaki Türkiye imajı açısından da pek doğru değildir.
1- Sayın İbrahim Kalın ”Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir ” tümcesinin anlamı nedir? Kırmızı çizgiden kasıt nedir? Kırmızı çizgiye basan tarafa ne olur? Yani bu sözcük artık fazla klişe oldu ve kimseye artık hiçbir anlam ifade etmiyor. Bence tabii…
2- Sayın Ömer Çelik aslında eski gazetecidir ve müşterek dostumuz Rahmetli Mehmet Ali Birand vasıtası ile tanışıklığımız olmuştur. İsrail’in biri 14 yaşında 7 Filistinliyi öldürdüğü ifadesi oldukça anlamsız ve rahatsız edicidir. Öldürülen Filistinlilerin 14 İsrailliyi öldüren teröristler olduğunun ya farkında değil ya da araştırmamış. Ömer bey birileri size özellikle hata yaptırıyor olabilir. Yok bile bile bunu böyle ifade ediyorsanız özrünüz kabahatinden büyük demektir.
İsrail ile uzlaşmak mı istiyorsunuz, yoksa bozuşmak mı, önce bunu anlamak lazım. İsrail ile Filistin arasında yapacağınız en makul eylem tarafsız arabulucu olmaktır. Bu arabuluculuk Türkiye’yi kazandırabilmesi olası bir Nobel Barış Ödülü ile taçlandırılacaktır muhtemelen. İsrail yan yana barış içinde iki devletli çözümü kabul etmektedir.
İki şartı vardır: Gerek Hamas gerekse FOY’nin kuruluş beyannamesinde bulunan ve İsrail devletinin tamamını yok etme ve İsrail topraklarının tamamı Filistin devletidir ibaresinin iptal edilmesi, İsrail Yahudi devletinin varlığının kabul edilmesi ve kurulacak Filistin devletinin silahsızlanması.
İsrail’e suçlamalarda bulunan Abu Mazen’in, ” Filistin devletinde tek bir Yahudi yaşamayacaktır” beyanının ne kadar masum olduğunu kendisine sorulması gerektiğini Türkiye Dışişleri’nden rica ediyorum…