İnan Özbek
Ünlü komedi grubu Motny Python güldürülerinin birindeki sahne şöyleydi: Satın aldığı papağanı geri vermek isteyen adam, bir sürü gerekçe sayıp dökmesine rağmen satıcıyı ikna edemeyince en sonunda, “Bu papağan ölü” der.
Ekonomi yönetiminin bir süre önce uygulamaya koyduğu ve de adına “Yeni Ekonomi Modeli” denilen model de kurgulanışındaki hatalar, ayrıca günümüz dünyasının ve ülkemizin ekonomik gerçekleriyle örtüşmeyen önermeleri itibarıyla neresinden tutulsa elde kalan ölü bir model ne yazık ki.
Yerli paranın değerinin düşük tutularak, yaratılan rekabetçi kur sayesinde mümkün olduğunca çok ihracat yapılması ve sürekli cari fazla verilerek döviz ihtiyacının ortadan kaldırılması mantığına dayanan ve ihracatla büyüme modeli denilen söz konusu bu model, 1980’li ve 90’lı yıllarda özellikle de Çin örneğinde başarılı olmuşsa da, sağlıklı büyüyebilme ve kalkınma için katma değeri yüksek ve teknoloji yoğun üretimin şart olduğu günümüz dünyasının ekonomik yapısı bağlamında, geçerliliğini yitirmiş bulunmakta.
İhracatın ithalata bağımlılık oranının %70’ler gibi oldukça yüksek bir oranda olması itibarıyla en baştan beri sakatlıkla malul olan yeni model, enflasyon yükselme eğilimindeyken gidilen faiz indirimlerinin kurları hızla yukarı itmesi sonucunda ithalat maliyetlerini çok arttırması sebebiyle de iyice işlemez hale gelmişti.
Dünya genelinde uzunca bir süredir yaşanan enflasyonist sürecin, emtia fiyatlarını arttırmasına ek olarak, içerde hızla artan kurların ithalatı çok pahalılaştırmasıyla bozulan dış ticaret dengesine, Rusya- Ukrayna savaşının enerji fiyatlarını bir kez daha ve hızlıca yükseltmesi de eklenince, enerji alanında ithalat bağımlılığı çok yüksek bulunan ülkemiz açısından cari fazla vermeyi temel amaç olarak koyan yeni modelin tabutuna son çivilerde çakılmış oldu.
Yeni ekonomi modelinin uygulanmaya başlandığı günden bugüne kadar olan serüvenine baktığımızda; düşük faiz, yüksek yatırım ve istihdam, yüksek oranda ihracat ve azalan ithalatla birlikte cari fazla verilmesi ve bollaşan dövizle birlikte, büyük ölçüde kur artışından kaynaklanan enflasyonun da düşmeye başlaması varsayımlarının hiçbirinin gerçekleşmediği görülüyor.
Politika faizi indirilmesine rağmen kredi faizleri düşmek bir yana aksine arttı ve bugün ortalama %30’lar seviyesinde, dolayısıyla mevcut yüksek faiz ortamında yatırımlarda artış kaydedilmedi.
Modelin uygulandığı ilk aylarda cari fazla verilebilmiş olsa da, özellikle 2022 başından beri sürekli ve gittikçe artan oranlarda cari açık verilmesi sonucu; Ocak- Nisan dönemindeki toplam cari açık tutarı 32.5 milyar dolara ulaşmış durumda.
Yine bu dönemde cari açık ve açığın finansmanı sorunu sürdüğü için de döviz kıtlığı meselesi çözülemedi ve dolayısıyla kurlarda düşüş yaşanmadı, tersine kurlar yavaş da olsa artmaya devam etti.
Enflasyon ayağında ise; yüksek seyreden döviz kurlarına, uluslararası piyasadaki enerji fiyatlarının hızlı artışının da eklenmesiyle, yavaşlama şöyle dursun enflasyon şiddetlendi ve Nisan ayı sonu itibarıyla tüketici enflasyonu yıllık %70 gibi oldukça yüksek bir seviyeye tırmandı. Dahası; %120’lere ulaşan yıllık üretici enflasyonunun önümüzdeki dönemde mutlaka tüketici fiyatlarına yansıyacağı düşünülürse, enflasyonist sürecin devam edeceğini öngörmek için kahin olmaya gerek yok kanımca.