İlhan İlmenöz
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz gezisi, daha doğrusu gezi sırasında otobüsüne aldığı gazeteciler ve sonrasında yaşananlar tartışılmaya ve gündem olmaya devam ediyor. Görünün o ki, bu olay ve Ekrem İmamoğlu’nun kendisine gösterilen tepkiler karşısında aldığı tutum ve verdiği cevaplar bir süre daha tartışılacağa benziyor.
Siyaset yapmak ip cambazlığına benzer. Siyasetçilerin de politik yaşamları boyunca ip cambazları gibi dikkatli olması ve hata yapmaması beklenir ve istenir. Hassas dengede yürürken yapacağın en küçük hata senin o sahneden bazen erken ayrılmana yol açabilir. Kimse senin geçmişte söylediğin doğrulara ve yaptığın hizmetlere bakmaz.
Tabii bu söylediklerim kamuoyu hafızasının güçlü, değer yargıları gelişmiş, olaylara adilane yaklaşan, ilkeli ve demokratik toplumlar için geçerlidir. Bizim gibi balık hafızalı ve siyaseti tribün taraftarlığı şeklinde algılayarak particilik yapan toplumlarda bazen her şey unutulur gider. Unutulmasa da ” dün dündür, bugün bugündür, olur böyle şeyler” denilerek geçiştirilir.
Herkes biliyor ki İmamoğlu’nun büyük hedefleri var. 2023 seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan karşısına çıkabilecek 3 adaydan biri hatta kimi çevrelere göre en güçlüsü olarak gösteriliyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kılıçdaroğlu, Mansur Yavaş ve İmamoğlu dışında önemli bir aday yok gibi. Millet İttifakı son dakikada başka bir sürpriz aday çıkarır mı onu hep birlikte göreceğiz. İşin en ilginç yanlarından biri de eğer İmamoğlu veya Mansur Yavaş aday olursa sanki Kılıçdaroğlu’ndan daha çok oy alacak gibi görünüyor. En azından şimdilik.
Son yaşanan gelişmelere bakacak olursak İmamoğlu, kendisine oy ve gönül verenlerin bir kısmını çok üzdü, kırdı, hatta kızdırdı. Aldığı tavırlar ve söylemleri nedeniyle kendisini Recep Tayyip Erdoğan’a benzetenler oldu. Olayın başında “ben istediğimi yaparım, kime ne?” havasında iken daha sonra özür diledi.
Bunlar yetmezmiş gibi bir de Fenerbahçe-Trabzonspor rekabetinde taraf olması, Ali Koç ile karşılıklı atışmaları başka bir alanda da gerginlik yaşamasına yol açtı. Ama bence asıl önemlisi otobüsüne aldığı gazetecilerin kimliği ve sonrasında takındığı tavırdı.
Şimdi bu olaya iki açıdan bakmak gerek diye düşünüyorum. Eğer akıl ve mantık açısından bakarsanız İmamoğlu’nun farklı çevrelere sesini duyurabilmek, daha önce Recep Tayyip Erdoğan’a oy vermiş kitlelerden de maksimum oy alabilmek adına yaptığı bu siyasi hamle bir dereceye kadar anlaşılabilir diyorum. İstanbul seçimlerinde farklı kesimlerden oy alabilen İmamoğlu, olası cumhurbaşkanlığı adaylığında da aynı yolu denemek istemiş olabilir.
Olaya bu açıdan yaklaşanlar 2023 seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan karşısında şansı en yüksek adayın yanında olmak ve bu tür olaylarla yıpratmak yerine desteklenmesi gerektiğini söyleyeceklerdir. Belki de bu seçim Cumhuriyet tarihinin en kritik ve en önemli seçimi olacak. Ortalığı yangın yerine çevirmeden herkesin sağduyu ile hareket etmesi ve en mantıklı seçimi yapması gerçekten son derece önemli.
Eğer olaya duygusal çerçeveden bakarsanız o otobüste Nagehan Alçı, Ertuğrul Özkök hatta ileride o otobüsün yeni adaylarından A. Selvi gibilerin ne işi var diyebilirsiniz. İmamoğlu’na oy ve gönül verenlerin çok büyük bir çoğunluğunun ilk planda büyük bir hayal kırıklığı ve üzüntü yaşadığını söylemek herhalde yanlış olmaz. Bu gazetecilerin geçmişte kimlerin yanında yer aldıkları, neler yazdıkları ve duruşları ortada. Olaya bu anlamda yaklaşanlar da helalleşme değil hesaplaşma istiyorlar.
Ancak İmamoğlu’nun yıpratılması, sürekli olarak üstüne gidilmesi kime yarar, kime hizmet eder? Bu öyle bir olay ki her iki bakış açısının da haklı yanları var. İktidar yanlısı medyanın ve siyaset yorumcularının bu olayı unutturmamak için ellerinden geleni yapacaklarından eminim. Çünkü onlar da İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın seçilme şansının çok yüksek olduğunu biliyorlar.
Sonuç olarak Ekrem İmamoğlu bir hata yapsa da hemen bir kalemde silinip atılamayacak kadar önemli bir figür ve toplumda karşılığı olan bir liderdir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylığı gerçekleşmese bile gerek bu seçimde gerekse gelecekte üstleneceği çok önemli roller olacaktır.
Karadeniz gezisi sonrası kendisinin de bu yaşananlardan hoşnut olacağını düşünmüyorum. Bu denli bir tepki göreceğini hesaplamamıştır. Bence siyaseten acemilik yapmıştır, kendine oy veren herkesin onu koşulsuz destekleyeceğini düşünerek böyle bir eyleme girişmiştir. Sanırım onun da bu olaydan çıkaracağı çok ders olacaktır. Tecrübe öyle hemen kazanılmıyor.
Bence kimin aday olduğundan çok, bu seçimde nerede durduğunuz, neye ve kime karşı olduğunuz çok daha önemli. Kişileri tartışmak yerine ülke geleceği için en doğrusu, en hayırlısı kim olacaksa onun yanında yer almak en temel vatandaşlık görevi olacaktır. Herkesin egolarını ve kişisel tercihlerini bir yere bırakarak ortak akılla ülke yararına olabilecek en doğru aday etrafında bütünleşmesi gerek diye düşünüyorum.
Rahmetli Süleyman Demirel’in “Türkiye’de 24 saat siyaset için çok uzun bir süredir” sözü unutulmasın. Daha köprülerin altından çok sular akacaktır. Türk seçmeni bazen anlık duygusal tepkiler gösterse de sandık önüne geldiğinde farklı düşünür. Bazen kerhen, bazen adam yokluğundan, bazen inadından, bazen de kötünün iyisi diyerek seçimini yapar.