Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Rusya’nın Ukrayna’daki ayrılıkçı cumhuriyetleri tanımasıyla ortaya çıkan yeni durumu “Soğuk Savaş sonrası dönemi bitişi” olarak yorumladı. Ergin’in “Putin, Ukrayna halkının demokrasi tercihine saygı göstermeli” başlıklı yazısından bölümler şöyle:
“Berlin Duvarı’nın 1989 yılı kasım ayında yıkılması ve ardından Varşova Paktı ile Sovyetler Birliği’nin dağılmalarıyla birlikte Avrupa kıtasında Soğuk Savaş’ın sona erdiği, tarihin yeni bir devresine geçilmişti 1990’lı yılların başlarında.
En azından öyle olduğu varsayılıyordu.
O yılları hatırlayalım. Liberal demokrasilerin ve kapitalizmin komünizm karşısında galip geldiği görüşünden kaynaklanan muzaffer bir ruh hali ortalığı kaplamıştı.
Batı’daki kanaat önderleri ve stratejistler arasında “tarihin sonuna gelindiği” yolunda tezlerin ortaya atıldığı, tarihin artık yalnızca demokrasi güçlerinin güzergâhında yol alacağı şeklindeki görüşlerin mutlak doğrular olarak kabul gördüğü günlerdi.
Sonraki dönemde eski Doğu Bloku ülkelerinin önemli bir bölümünün Avrupa Birliği’nin ekonomik ve siyasi bütünleşmesine dahil olup aynı zamanda NATO’nun genişlemesinde yer aldıklarına tanıklık ettik.
Bu genişleme dalgaları Rusya ile sınırdaş Ukrayna’ya kadar yaklaştı ve orada durdu. Bu ülkenin ittifaka üye yapılmasına ilişkin 2008’deki NATO zirvesinde alınan bir ilke kararı, iş uygulamaya geldiğinde kâğıt üstünde kaldı. Ukrayna’nın hangi istikamette gideceği, Batı dünyası ile Rusya arasında adı konmamış önemli bir çekişme konusu haline geldi.
Öncelikle krizle ilgili bir dizi tespitin altını çizmeliyiz.
Birincisi, Putin’in önceki günkü açıklamalarında bir dizi tarih tezi ortaya atarak Ukrayna’nın devlet olarak varlığını sorgulamış olmasıdır. Bunun yaparken Sovyetler Birliği’nin kuruluş aşamasındaki bazı kararlarından dolayı Ekim Devrimi’nin lideri Lenin’i de suçlamıştır. Sovyetler’in sonraki liderleri Stalin ve Kruşçev de Putin’in benzer eleştirilerinin hedefi olmuştur.
Bir devletin varlığının bir tarih yorumu üzerinden bu şekilde reddedilmesi yakın zamanlarda pek rastlanmış bir durum değildir.
Ve devletler arası ilişkiler açısından tehlikeli bir yol açılmaktadır. Çünkü çok uluslu imparatorluk geçmişinden gelen her ülkenin tarihine dönerek muhtelif yorumlarla benzer tezler üretebilmesi mümkündür.”
Yazının tamamını okumak için tıklayın