Mentor
Aslında ben taraftarın da yönetime katılmasını arzu eden bir taraftarım. Ali Koç’un ilk seçildiği günlerdeki tavırlarını da bu yüzden destekledim. Eski yönetim tarafından bir tür “üye” oligarşisi haline gelen Fenerbahçe yönetimi daha geniş tabana yayılacaktı ama işin suyu çıktı. Ali Koç kulübü taraftarın tepkisine göre yönetmeye başladı veya taraftar tepkisi yüzünden “karar” almaktan kaçınan, onların tepkisini ölçmeye çalışan ilkel bir yönetim anlayışına götürdü.
Ne dediğimi anlatmak için önce Fenerbahçe taraftarının duygusal yapısını açıklamak gerekiyor: Fenerbahçe taraftarının büyük kısmı 3. kuşak yani geleneksel bir bağlılığı var; kupa veya başarı bağlılığı değil. Bu, bildiğin kuşaklardan aktarılan bir aidiyet, belki çok basit bir anlatım olacak ama kabile veya ulus bağlılığı gibi niyesini sorgulamıyorsun; zaten başka bir şey olunamaz ki Fenerbahçelisin, doğduğunda Fenerbahçeli olmaya programlanmışsın. Bu Fenerbahçe’nin en güçlü yanı ve rakip taraftar bağlılığından ayıran en büyük özelliği. Rakiplerde ise mecazi anlamda bir “alışveriş” var ve çoğu zaman “başarı karşılığı bağlılık” ilkesi işliyor. Oysa Fenerbahçe’de bu karşılıksız bir bağlılık, bunu anlatan çok fazla örnek verebilirim ama bu argümanı savunma iddiasında değilim çünkü ihtiyacım yok. Başarı veya başarısızlık durumuna göre mağazacılık cirosunu inceleyip bunun doğruluğunu ya da yanlışlığını teyit edebilirsiniz.
Her güç zayıflığı da içinde barındırıyor; bu karşılıksız sevgi beklentileri karşılamayan bir atalete döndüğünde hayal kırıklığı oluşuyor ve zaman içinde hayal kırıklığı, üzüntü, nefret sarmalı yaratıyor. Beklentileri karşılamaktan kasıt “şampiyonluk değil”, sevgiyi hak etmek, koşmak, mücadele etmek, formayı ıslatmak. Sonuç ne olursa olsun bunu görünce memnun oluyor Fenerbahçe taraftarı, örneğin Fenerbahçe Beko Eurolig’de pek iyi bir yerde değil, ilk 8 yapması bile zor ama küfür kıyamet yok ortada.
Bu “beklentileri karşılama” olayı Volkan Demirel gibi, Aykut Kocaman gibi birçoğu tarafından hamaset haline getirilip taraftarın ilgi ve sevgisi istismara da uğruyor çoğu zaman ama asıl konumuz Fenerbahçe neden başarısız.
Bu başarısızlıkta yukarıdaki kısır döngüye girmenin etkisi büyük; zaten duygusalsın, başarısızlık da “bunlar bu sevgiyi hak etmiyor” ortamı yaratınca, Fenerbahçe’ye kıyamayan taraftar teknik ekip ve futbolculardan hıncını çıkarıyor, başarısızlık süresi uzayınca bu refleks haline dönüp kulübü tüketir bir hale geliyor. Yaşadığımız bu; en son Frey “çöp” olarak gitti, şimdi sezon sonunda 15-20 milyon euroluk bir transfer yapacağı söyleniyor. Frey bu kısır döngünün yarattığı ilk kurban değil, son da olmayacak.
Fenerbahçe’nin en belirgin özelliği “herkesin rakibi olması.” futboldan basketbol ve voleybola rakipleri bir şekilde “dayak” yemiş Fenerbahçe’den, o yüzden ya Fenerbahçelisin ya değilsin. Yani Fenerbahçeli olmayan herkes Fenerbahçe’den nefret ediyor, bu yüzden medya Fenerbahçe nefreti satmak zorunda, şimdi bir de bu nefreti taraftara satıyorlar. Onlar için her şey mükemmel. daha önce yazdım tekrar yazıyorum; Fenerbahçeli bir medya mensubu olmaz, herhangi biri bir medya kurumunda çalışıyorsa o Fenerbahçe düşmanıdır aksi eşyanın doğasına aykırıdır. Yani Fenerbahçeli medyaya topyekûn karşı olmak zorundadır, yönetimleri de bunu organize etmek zorundadır ama ne yönetim ne de taraftar bunu becerebiliyor. Düşünebiliyor musunuz; yaşamları yalan haber üzerine kurulu muhabirlerin yüz binlere ulaşan takipçileri var, utanç verici.
Fenerbahçe’nin bu zayıflığını kullanan ve nefreti reytinge dönüştüren sadece medya değil, bir de sosyal medyanın ilgi bağımlısı, gerçek yaşamında ezik, sosyal medyada “büyük” tipler var. Bunlar da zavallılıklarını unutturmak için sosyal medyada Fenerbahçe üzerinden bir sahte dünya kuruyorlar:
-Ozan futbolcu değil.
-Gustavo çöp.
-Vitor ahmak.
-İsmail Kartal yetersiz.
Bunları yazan adamların ismini İsmail Kartal’ın yanına koyup Google’da aratsanız milyonlarca İsmail Kartal kaydının yanında bunların hiçbir haltı çıkmaz. Yani demem o ki sen, siz kimsiniz hangi başarı ve yetkinliğe istinaden “Ozan futbolcu” değil tespitinde bulunabiliyorsun.
Düşünün, ben hobi olarak iki satır yazıyorum diye bu sitenin yöneticisinden “daha iyi gazeteciyim” hatta “gazeteciyim” diyebilir miyim? Bundan daha büyük aşağılık duygusu, daha büyük dangalaklık olabilir mi?
Sonuç; bu sosyal medya fareleri ve medyadaki nefret tacirleri yüzünden taraftarı Fenerbahçe’ye düşman. Ali Koç yönetimi malum, beceriksiz ve yetersiz, hiç olmazsa taraftar takıma sahip çıksa da şu kısır döngüyü kırsak diyorum ama sanırım o da olmayacak.