Cenk Başlamış
Türkiye ile Ermenistan arasında 2009 yılından sonra ilk kez ilişkilerin normalleştirilmesi için görüşmeler yapılıyor.
Türkiye ve Ermenistan’ın atadıkları özel temsilciler, Serdar Kılıç ve Ruben Rubenyan’ın geçen hafta Moskova’da görüşmesinin ardından yapılan açıklamaya göre, “Taraflar, müzakereleri tam normalleşme hedefiyle ön şart olmaksızın sürdürme hususunda mutabık kaldı.”
Bu açıklamadaki en önemli ve kritik “ön şart olmaksızın” vurgusu.
İlişkileri normalleştirme sürecinin ileriki aşamalarında Türkiye açısından sorun yaratabilecek iki konu bulunuyor: Ermenistan’ın toprak iddiaları ve soykırım suçlaması.
Kafaların en çok karışık olduğu konusu ise Ermenistan’ın Türkiye topraklarında hak iddia edip etmediği.
2008 yılının sonlarına doğru bir grup yabancı gazeteciyle Erivan’da dönemin Devlet Başkanı Serj Sarksisyan’la görüşmüştük.
Sarkisyan’a toprak iddialarının sorduğumda şu yanıtı almıştım:
“Toprak iddiası konusuna çok şaşırıyorum. Nedense yaygın bir görüş. Ama siz hangi Ermeni yetkilinin ‘Türkiye’den toprak istiyoruz’ dediğini duydunuz? Kesinlikle böyle bir açıklama olmadı.”
Sarkisyan o dönemde Türkiye tarafından gündeme getirilen “soykırım” iddiasıyla ilgili “ortak tarihçiler komisyonu kurulması” önerisinin ise iki ülke arasında ilişkilerin normalleşmesinden sonra gündeme gelmesi gerektiğini belirterek şunları söylemişti:
“Ben iki ülke arasında komisyonlar kurulmasına karşı olmadığımı söyledim. Herhangi bir komisyon oluşturulmasından önce iki ülke arasında diplomatik ilişki kurulmasının daha iyi olacağını belirttim. Önce ortak sınırımız açılsın ve diplomatik ilişki kurulsun; ondan sonra her türlü konuda komisyonlar, alt komisyonlar komisyonlar kurarız.”
“Toprak iddiası” söz konusu olduğunda Türkiye’de iki belgeye atıf yapılıyor: Ermenistan Anayasası ve Bağımsızlık Bildirisi.
Kestirmeden söylemek gerekirse, yaygın görüşün tersine, Ermenistan Anayasası’nda Türkiye’den toprak talebiyle ilgili “doğrudan” bir ifade yer almıyor.
Ancak toplam 33 sayfa ve 117 maddeden oluşan Ermenistan Anayasası’nın 13. maddesinde şöyle bir cümle var:
“Ermenistan Cumhuriyeti’nin arması, bir kalkan ortasında Ağrı Dağı’nda Nuh’un Gemisi ve tarihi Ermenistan’ın dört kralının armalarını içerir…”
Yani Ermenistan’ın devlet armasında Ermenilerin hak iddia ettiği Ağrı Dağı da yer alıyor.
O dönemdeki Ermenistan Yüksek Sovyeti (parlamento) Başkanı Levon Ter-Petrosyan’la Sekreter Ara Saakyan’ın imzalarını taşıyan 23 Ağustos 1990 tarihli “Ermenistan’ın Bağımsızlığı Hakkında Deklarasyon”a yani kısaca Bağımsızlık Bildirisi’ne gelince…
12 maddelik bildirinin 11. maddesi şöyle:
“Ermenistan Cumhuriyeti 1915 yılında Ermenilerin Osmanlı Türkiye’si ve Batı Ermenistan’daki soykırımının uluslararası alanda tanınmasını destekler.
Bu cümlede ilginç bir formülasyon var.
Türkiye için “Osmanlı Türkiye’si” ile “Batı Ermenistan” ayrımına gidilmiş. “Batı Ermenistan”la kastedilen, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ağrı Dağı’nı da içeren doğu bölgesi. Böylece Türkiye’den toprak talebi dolaylı yoldan ifade edilmiş. Milliyetçi çevreler “Batı Ermenistan”ı “Büyük Ermenistan”ın bir parçası olarak görüyor, dolayısıyla hak iddia ediyor.
Ancak Bağımsızlık Bildirisi’nde yer alan “soykırım”la ilgili maddeye Ermenistan Anayasası’nda yer verilmemiş.
Top Erivan’da
İlişkileri normalleştirme sürecinin seyri esas itibarıyla Ermenistan yönetiminin tavrına bağlı olacak görünüyor. Erivan görüşmelerin sonuçsuz kalmasını arzu ediyorsa yukarıdaki tartışmalı konuları gündeme getirerek süreci kolayca tıkayabilir. Ancak Ermeni yetkililerin son haftalarda verdiği mesajlara bakılırsa Erivan için şu andaki önceliğin sınırın açılması ve iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulması olduğu görülüyor. Dolayısıyla potansiyel tehlike olan bu iki konu Erivan yönetimi tarafından şimdilik rafa kaldırılmışa benziyor.