Pazartesi günü Medya Günlüğü’nde yayınlanan “Uzman gözüyle Karadeniz yazısı” büyük ilgi çeken Mehmet Doğan enerji alanında, Türkiye dışında da tanınan bir uzman. Doğan, yaklaşık iki yıl önce İstanbul’da Türk Akımı Doğal Gaz Boru Hattı töreninin yapıldığı 19 Kasım’da herhalde hayatı boyunca unutamayacağı ilginç bir olay yaşamış ve başından geçenleri şöyle kaleme almıştı:
“Dün inanılmaz komik bir gündü. Türk Akımı’nın açılış töreni vardı. TRT canlı yayın için bizi seçmiş sağ olsun. Biz de gittik TRT ve 1-2 kanalda kelam ettik…
Ama komik olan şu: TRT bana araba göndermek istedi, ben de devlet televizyonu olduğundan ve şoför arkadaşa zahmet vermek istemediğimden reddettim. Arabamla Balmumcu’ya gittim. Oradan da Harbiye’ye geçtim. Devlet erkanı gelecek diye çok kalabalık olacağını ve yolların kapanacağını tahmin ediyordum.
Neyse, TV, medya vs. başka bir yazının konusu olsun. Canlı yayın bitince dışarı çıktım. İnanılmaz bir yağmur vardı. Kongre salonundan Hilton’a geçtim. Hilton’da taksi sordum ama yaklaşık 40 kişinin sırada olduğunu söylediklerinden o yağmurda Elmadağ’a doğru yürümeye karar verdim. Ana caddeye geldiğimde trafik tamamen durmuştu. O kadar çok yağmur yağıyordu ki, sırılsıklam olmuştum. Metro ile gitmeye karar verdim. Tam yol kenarından giderken 3. şeritte duran taksiden bir kadın inerek hızla koşmaya başladı. Birinin indiğini görünce hemen taksiye atladım.
Öyle ıslaktım ki, “Birader” dedim “Beni sakın indirme, Balmumcu’ya gideceğim ne yazarsa 2 katını veririm sorun değil!”. Bana baktı, “Abi canın sağ olsun bırakırım da, çok ciddi bir problemim var” dedi. “Ne oldu” dedim. “O inen ablaya olan bana da oldu” dedi. “Nedir” dedim. “Abi benim acayip çişim var!” dedi.
“Eeeee…” dedim. “Abi al sen şu arabayı, ben bir yerlerde yapıp geleyim, yolda seni yakalarım” dedi ve gitti.
Takside kala kalmıştım. Yol ağır ilerliyordu ama yine de ilerliyordu. Kenarlarda polis otobüsleri olduğundan zaten 1 şerit tıkalıydı ve kenarda bekleyecek yer yoktu. Neyse ben elimden geldiğince ağır gitmeye çalışıyordum ama taksici ortalarda yoktu.
Derken Osmanbey’de kapı açıldı, bi baktım bizim taksici, “Abi Balmumcu’ya gideceğim atar mısın!” diyor. “Yağmur var olmaz!” dedim ,”2 katını veririm abi!” dedi, oturdu. Ben şoför koltuğunda taksici yanda yolda devam ediyorduk. “Abi be” dedi, “bi şey daha istesem” “Ne” dedim. “Abi çok açım şu Şişli’de Burger King var bir şeyler atıştırsam paket yapar gelirim, bekletmem” dedi.
Neyse ben 4’lüleri yaktım. Çektim kenara. Birazdan bi polis arabası öttürdü, “Ticari devam et” diyor. Benim de aklım karıştı. “Memur bey” dedim, “Taksici çise gitti”. (Halbuki yemeğe gitmişti) Polis de demez mi, “Ya ben de çok sıkıştım nereye gitti?”
“Burger King’de” dedim.
“Allah razı olsun” dedi, gitti. Önüme de polis arabası park etti. Neyse bizim Erzincan Refahiyeli taksici geldi, “Geç lan direksiyona!” dedim. “Abi çiçek gibi şoför oldun Allah’ıma sen devam et, hayatımda ilk defa taksiye biniyorum!” dedi.
Neyse devam ettim. Tabii yol boyu espriler havada uçuştu. Ben “Nereden gideyim” dedim. “Abi neresi açıksa ordan git” dedi. Ben de, “Valla halden anlayan müşteri harika bir şey!” dedim.
İstanbul garip bir şehir, bir saat önce canlı yayında kanaldasın, bir saat sonra taksi şoförüsün. Bu olayın aslında komik yanı..
Trajik yanı ise, devlet başkanları geliyor diye insanların yollarının kapatılması ve yollarda sefil olmaları. fotoğraf taksiden. “Refahiyeli müşterim” bu anı ölümsüzleştirelim abi deyip resmimi çekti. İnsanlar inanmaz diye de taksimetrenin çıkmasına dikkat etmiş, öyle dedi
Kalın sağlıcakla…
Not: Bu yazıyı okuyanlardan biri bi gün önemli biri olursa kendi için yolların kapatılmasına müsaade etmesin.
Fotoğrafı çeken: Refahiyeli taksici