Cumhur Deliceırmak, Girne
Zaman çok değerlidir.
Çok nedir o zaman?
Zaman ve değer kavramları felsefenin sorunsalıdır ve felsefe mantık ile uzlaşmaz, uzlaşamaz zıtlık içindedir. İçindedir mi?
Kendimize ayıracağımız zamanlar mıdır en değerli olması gereken zaman aralıkları? Kendimize zaman ayırabilmek olası mıdır şu dinine yandığım dünyada?
“Yan gelip yatmak zamanı” diye bir zaman var mıdır meselâ.
Ya da şöyle sorulsa, kaç saat bir zamandır? Zaman kaç saattir? Biliyorum bu soru/sorular silsilesi/zaman sorgulaması abesle iştigal gibi duruyor. İyi de insanın kendinden ve sevdiklerinden daha değerli ne var ki?
En değerli varlığımız kendimiz/sevdiklerimiz ise.
Kendimize ayıracak zamanımız var mı ki?
Zaman çok değerlidir ve kişi de en değerlisidir kendi kendinin sevdikleri ile beraber. Peki bu iki değerli şey/kavram birbirleri ile ne zaman ve nasıl buluşacaklar?
Çocukluğu insanın en değerli zamanları ise, çocukluğunda bile kendine ayıracak zamanı yok çocukların/çocukluğun. “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” veya Yunan, Kürt, Japon, Arnavut, Rus, Amerikan işte birine armağan olsundan önce, okula, devlete, ebeveyne armağan hatta esir edilmiyor mu?
Sabah kalk, acele bir kahvaltı ancak yetişebilirsin işe, ofiste, inşaatta, fabrikada, tarlada, dükkanda geçireceğin ve belinin büküleceği 8 koca saati esir almış herkes için yürürlükteki düzen. Ne kalır geriye, uykuda geçen zaman zaman mıdır? Etti mi yaklaşık on sekiz saat. Altı saatimizin altıda biri de yollarda geçse diyelim. Ne kalır ki geriye elimizde?
Televizyon, bilgisayar, tablet ve akıllı telefon ile harcanan zamanlar bizim midir, Bill Gates’in mi, Steve Jobs’un mu, Hollywood’un mu?
Sahi, bir de devlet erkânının fırça atma saati var!
Şimdi baştaki soruyu yakıcı bir şekilde soralım.
Zaman çok değerli midir, kimin için çok değerlidir?