Balık avlamak için Çeşme’den açılan Türk botunun yakıtı bittiğinde Yunanistan’ın Fourni Adası yakınlarındaydı…
Altı yolcu şiddetli rüzgârla açık denize sürüklenme tehlikesinin tedirginliği içinde çaresiz yardım beklemeye başladı. Ufukta küçük bir Yunan balıkçı teknesini görünce sevinçlerine diyecek yoktu. Ama Yunan balıkçı, “Önce ağ atmam lazım. İşim bitince dönüp sizi çekeceğim” deyince hemen kurtulma ümitleri suya düştü. Dakikalar saatleri kovalamaya, umutlar azalmaya başlamıştı ki sonunda Yunan balıkçı teknesi göründü ve botu kıyıya çekti. Balıkçı, Türklerin yardım karşılığı para verme isteğini kesinlikle kabul etmedi hatta biraz bozuldu.
Kurtulan Türkler Çeşme’ye dönmeden önce Fourni’deki bir lokantada yemek yemeye karar verdi. İlginç bir tesadüf, yemeğin ortalarına doğru o Yunan balıkçı eşiyle birlikte aynı lokantaya geldi, tekrar kucaklaştılar. Hemen arkalarındaki masaya oturan balıkçı ve eşi yemeklerini hızlıca yedikten sonra veda etti ve lokantadan ayrıldı. Türkler hesabı istediğinde beklemedikleri bir karşılık aldı: “Ödendi!..” Botu çekme karşılığı verilen parayı kesinlikle kabul etmeyen Yunan balıkçı üstüne altı kişinin de hesabını ödemişti.
Siyaset ve siyasetçiler Ege’nin sularını kimi zaman bulandırsa da iki komşu halk arasındaki dostluğu gösteren sıcak bir örnek.
Bu öykünün kahramanlarından biriyle Sakız Adası’nı (Chios) ziyaret ediyoruz. Koronayla turizmi ağır darbe yiyen Sakız şimdilerde turistsiz geçen yazların acısını çıkarıyor. Korona öncesinde Sakız, ekonomik kriz nedeniyle Yunanistan’ı fazlasıyla ucuz bulan Türklerin akınına uğruyordu. O kadar ki adalılar Türk konularını iyi ağırlamak için Türkçe menüler hazırlamaya, tabelalar asmaya ve hatta sohbet edebilmek amacıyla Türkçe kelimeler de öğrenmeye başlamıştı.
Karaburun’un karşısında, Samos ve Midilli adaları arasında bulunan Sakız Yunanistan’ın beşinci büyük adası
Şimdi işler tersine döndü ama anahtar kelime yine “kriz”. Çünkü kriz bu sefer Türkiye’de ama Sakız Türk turistlerin gözdesi olmaya devam ediyor.
Malum, son zamanların en popüler tartışma konularından biri Türk turistlerin neden Bodrum ve Çeşme gibi tatil yöreleri yerine Yunan adalarını seçtiği.
Nedenlerini aslında herkes biliyor ama ben de kendimce anlatmaya çalışayım:
Yunanistan ana karasına hiç gitmedim, adalardan ise Sakız, Midilli ve Sömbeki’yi (Simi) gördüm. Vardığım sonuç, dünyada herhalde Türkiye ile Yunanistan kadar birbirine bu kadar yakın ama aynı zamanda bu kadar uzak iki ülke ya çok azdır ya da hiç yoktur. “Uzak”tan kasıt insana, doğaya ve turizme bakış, daha doğrusu saygı, düşünce yapıları arasındaki derin ve herhalde kapanması olanaksız fark. Biz günü kurtarma, “kazıklama”, “tokatlama” peşindeyiz, onlar tam tersi. Biz ağustos böceğiyiz, onlar karınca.
Son haberlere bakılırsa, aşırı yüksek fiyatlar nedeniyle boş kalan Bodrum’daki bazı oteller yarı yarıya fiyat indirmiş. Bakın görün, biraz dolmaya başlasınlar fiyatları yine artıracaklar.
Osmanlı dönemi
15 Nisan 1566’da Kaptanıderya Piyale Paşa tarafından fethedilen Sakız 1913 yılına kadar Osmanlı hakimiyetinde kaldı. Hazineye önemli katkısı nedeniyle Osmanlıların en değer verdiği yerlerden biriydi. Camileriyle, çeşmeleriyle ve mezarlığıyla buradaki Türk izlerine hâlâ rastlamak mümkün. Sultan Abdülmecid’in 1844 yılında ziyaret ettiği Sakız’da onun adını taşıyan bir cami de bulunuyor.
840 kilometrekarelik bir alanda yaklaşık 55 bin kişinin yaşadığı Ada adını “damla sakızı”ndan alıyor. “Sakız” burada neredeyse “hayat”ın anlamı; kozmetikten alkole, yiyecekten tekstile akla gelen her alanda sakız kullanılıyor. Türkiye’de genelde muhallebiye katılan sakızla burada simit hatta köfte bile yapılıyor, içkiye karıştırılıyor. Geleneğe göre Sakız’da bir çift nişanlandığında kız tarafı damadın ailesine kristal kase içinde sakız tatlısı götürürmüş…
Adaya ayak basanları daha pasaport kontrolünde Türkçe yazılar karşılıyor ve bu yazılar en ücra köye kadar devam ediyor. Zaten Sakız Belediyesi Türk turistler için konaklamadan ulaşıma, gece hayatından alışverişe ihtiyaç duyulabilecek her konuda çok ayrıntılı ücretsiz bir rehber hazırlamış.
Bu rehber yardımıyla alışveriş, yavuklu, kesat, kırağı, buz, borazan, pervaz, peşkir, aksi, bal kabağı, ciğer, çağla gibi Türkçe sözcüklerin Yunan diline geçtiğini öğreniyoruz.
Sakız’ın küçük merkezini yürüyerek gezmek herhalde bir saati bile bulmaz. Ama kale tarzında yapılmış 60’dan fazla köyden oluşan Sakız’da mümkün olduğu kadar çok yeri görmeye çalışmak, hele hele “kazıma usulü süslemeler”le ünlü, Orta Çağ’dan kalma Pirgi’yi (aşağıdaki fotoğraf) mutlaka ziyaret etmek gerekiyor ki, burada Kristof Kolomb’un kaldığı bir evin de bulunduğu söyleniyor. Kimileri kumdan, kimileri simsiyah taşlardan oluşmuş plajlardaki akvaryum benzeri denizde yüzmek, 220 yıl Cenevizliler, 346 yıl Osmanlı egemenliğinde kalan Ada’daki tarihi eserleri görmek gerekiyor. Homeros’un da doğduğu yer olduğu iddia edilen Sakız’a yılbaşında giderseniz dev maket gemilerle yapılan şenliği görebilirsiniz. Bunun dışında gittiğiniz tarihe bağlı olarak yerel halkın korsanlara karşı kazandığı zaferi anlatan Mostra, Osmanlı’nın vergi toplamasını hicveden Agas, kadınların erkek, erkeklerin kadın kılığına girdiği Karkaluses ve iki kilise arasında havai fişek savaşının yaşandığı Ruketopolemos gelenekleriyle tanışabilirsiniz.
Yunan şair Georgios Drossinis, Sakız için, “Harika bir ada. Adını söylerken bile gül suyunu hissediyorum” demiş..
Sakız Avrupa’ya gitmek isteyen, Türkiye ile Yunanistan arasında sık sık polemik ve gerginlik konusu olan göçmenler için de önemli bir durak niteliği taşıyor. Bir zamanlar her yerde görülen göçmenler şimdi kamplarda tutuluyor.
Ada halkı son derece cana yakın, misafirperver ve istendiğinde yardıma içtenlikle hazır. Türk olduğumuzu öğrenenlerin yüzü aydınlanıyor. Elbette Türk turistler Sakız için önemli bir gelir kaynağı ama orada geçirdiğimiz 48 saat süresince gösterdikleri yakınlığın “euro kaynaklı” olduğundan kuşku duyacak herhangi bir işaretle karşılaşmıyoruz. Tersine, bir kafede gelen hesabı yanlış anlıyor ve kazıklandığımız düşüncesiyle bozularak 10 euro bırakıyoruz. Garson kız önce bol bahşiş verdiğimizi sanarak şaşırıyor, sonra hesabı yanlış anladığımızı fark edince, “Nerede görülmüş bir kahvenin iki buçuk eurodan fazla olduğu!” diyerek bize tatlı tatlı kızıyor.
Bir başka seferinde, önceden gittiğimiz lokantanın genç sahibiyle bir kafede karşılaşıyoruz, itirazımıza rağmen içtiğimiz kahvelerin parasını ödüyor.
Bundan 6-7 yıl önce yaptığımız bir gezide “Sakız’ı biz ayakta tutuyoruz” havalarında ekonomik kriz içindeki halkı küçümseyen, söylediklerinin ev sahipleri tarafından anlaşılabileceğini düşünmeden ya da daha kötüsü aldırmadan bağıra çağıra “Bunlar da çok tembel canım…” tarzı konuşmalar yapan “kibirli” Türklerle sık sık karşılaşmıştık. Bu sefer sezon başlamadan gittiğimiz için az Türk turist vardı, o nedenle bu bakış değişti mi söylemesi zor.
Yunanistan’ın son aldığı Türklere yedi günlük “kolay vize” uygulamasının geçerli olduğu 10 ada arasında Sakız da var. Diğer adalar Midilli, Rodos, Samos, Kos, Meis, Leros, Kalimnos, Simi ve Limni. Özellikle, Ayvalık’a yakın Midilli ve Çeşme’ye yakın Sakız Türkler arasında hayli popüler.
Son söz…
Ne zaman adam oluruz?
Türk turistlerin Yunan adalarına neden koşa koşa gittiğini anladığımız zaman!
Not: Bu yazı daha önce yayınlanmış bir yazının güncellenmiş halidir.
Benzer yazılar:
https://medyagunlugu.com/ne-bicim-yunanistan-burasi/
https://medyagunlugu.com/minnacik-bir-ada/