Çarşamba, 16 Tem 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

CHP’nin odaklanması gerekenler

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 9 Eylül 2024 20:02
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

“Siyasilere öğütler” başlıklı yazımda başta siyasi partilerimiz, siyasilerin ülkemizin gündeminde bulunan önemli, ciddi sorunlara odaklanma gereğini belirtmiş, tali konularla zaman harcamamalarını önermiştim.

Yazıya çeşitli tepkiler aldım. Bir yurttaşımız, “Siyasiler ne söz dinler ne de öğüt” yazmış. Bir yurttaşımız da yazıda sözünü ettiğim sorunların çözüm yerinin TBMM olduğunu yazarak  “Ama oradaki yapıya baktığımızda umutlu olma olanağı yok. Çünkü TBMM parmak kaldırma indirme yeri. Parti genel merkezi ya da lider ne derse ona göre parmak kaldırıyorlar. TBMM ana işlevi olması gereken yasama etkinliklerini/ ödevlerini yerine getiremiyor” demiş.

Yıllarını Türkiye-Avrupa ilişkilerini incelemeye ayıran bir dostum ise konuyu geçen hafta Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz tarafından açıklanan Orta Vadeli Program (OVP) ve Avrupa Birliği açısından ele almış. Ekonominin 2025-2027 dönemine dair 3 yıllık yol haritası mahiyetinde olan ve enflasyonla kararlı bir şekilde mücadele ederek yatırımı, üretimi, istihdamı, ihracatı ve büyümeyi sağlamayı hedefleyen OVP hakkında Yılmaz’ın yaptığı sunumu “güzel” bulduğunu ifade eden dostum şu dikkat çekici saptamaları yapmış:

“Aslında birçok cevap orada olabilir ama muhalefetin tamamının, küçük bir grup hariç, bu konuları okumaya zamanı yok galiba. Avrupa Birliği  süreci gündemden düştükten sonra tüm alanları toparlayıcı belge olarak Beş Yıllık Kalkınma Planı kaldı. AB çıpası olmadan da OVP güzel  bir yol haritası. Ama muhalefetin eleştirmek dışında yöntem önerisinde bulunması gerekiyor. Bu da ancak böylesi stratejik belgeleri yapıcı eleştirerek sonuç doğurabilir. Tüzük Kurultayı ile seçim çağrısı ile uğraşan muhalefet alternatif politikalar üretmezse birinci partiliği tatlı bir rüya olarak kalır.

Cari açıkta, bütçe disiplininde düzelmeye başlayan bir ekonomi görüntüsü var. Dezenflasyon sürecini başarıyla tamamlamak mümkün görünüyor. Sıkı para politikası ve kamu mali disiplininin 2025 yılında da devam edeceği görünüyor. Eskiden de çok rahatlıkla karşıladığımız AB Maastricht Ekonomik Kriterlerini yeniden karşılamak mümkün. Ancak özellikle hukukun üstünlüğü ve iyi yönetişim alanlarının da bir şekilde dahil edilmesi büyüme, istihdam ve iş ve yatırım ortamı başlıklı 3 makroekonomik hedef ve politikanın gerçekleşebilmesi adına çok önemli. Hukukun üstünlüğü, sadece bireysel siyasi haklar açısından değil tüzel kişiliklerin haklarını güvence altına alma bakımından da çok önemli. Türkiye’nin katı planlamacı geleneğini ve istişari programcı anlayışı geniş çerçeveden ele alan kapsamlı bir bakış açısıyla ele alan ve harmanlayan, en yakın komşumuz, en büyük ticari ortağımız ve halihazırda halen üyeliğine aday olduğumuz Avrupa Birliği’ndeki ekonomik, sosyal ve siyasi gelişmeleri kuşbakışı görerek hesaplamalarına dahil edebilen, Türkiye’nin geniş bölge coğrafyasındaki izdüşümünü de hesaplamalarına ve reform adımlarına dahil edebilen, icra (yürütme) yeteneği ve gücü olan geniş istişari tabanlı bir kalkınma planı ve onu tamamlayan orta vadeli programlar, diğer strateji ve eylem planları geleceği görmemizi sağlayacaktır.

AB ile yaşadığımız siyasi gelişmeler ne kadar farklı yöne evrilse de, özellikle birçok sektörde 27 ülkenin uzlaşarak yürüttüğü programlar hâlâ Türkiye için önemli örnekler ve faydalanması, esinlenmesi kendi yararına olabilecek bir müktesebat ortaya çıkarmaya devam etmektedir. Yanıbaşımızdaki böylesi bir müktesebata, istişarelerle oluşturulmuş kurallar manzumesine her zaman göz atmakta fayda vardır. Temel stratejik belgelerin, programların, eylem planlarının hazırlanması esnasında da ülkemizde Gümrük Birliği sonrasında ve AB’ye adaylık sürecinde oluşan bürokratik birikimin ve deneyimin en etkin şekilde ve yerde kullanımı büyük önem taşımaktadır.”

Öte yandan, Avrupa Birliği politikalarını takip ve uyum için ilgili çatı teşkilatlarımız  bir eylem planı hazırlığı içinde. Birçok bakanlığımız, kuruluşumuz, Dışişleri Bakanlığı’na bağlı AB başkanlığı ve sivil toplum kuruluşları ile özel sektör, belediye birlikleri bu çalışmalarda yer alıyor.  Yeşil ve dijital dönüşüm, tarımsal kırsal kalkınma, döngüsel ekonomi, sürdürülebilirlik, hareketlilik gibi alanlarda birçok strateji ve eylem planı  hazırlanmakta ve uygulaması gözetilmekte. AB işlerini koordine eden yapının eskisi gibi icracı bir birim olarak güçlendirilmesi ve yürütme çalışmalarına doğrudan destek verecek şekilde konumlandırılması da strateji ve eylem planlarıyla yürütülen bu çabaların bütüncül bakış açısıyla ele alınabilmesi açısından önemli. Zira AB ile yaşanılan siyasi krizler AB sürecinin faydalarını zaman zaman gölgelemekte ve binbir çabayla kurulan yapıların ürettiği strateji ve politikaların sırf konusunda AB geçiyor diye dikkate alınmamasına yol açabilmektedir. Elbette AB giderek dış politika konusunda etkin ve baskıcı bir güç haline gelmeye çalışırken, Türkiye’nin  dış politika öncelikleri ile ayrılmaktadır. Eğer bir yakınlaşma olacaksa bu Dışişleri Bakanlığının görevidir. Ancak aday ülke olarak başlatılan çalışmalar zamanında AB’nin çok boyutlu yapısını görerek, Başbakanlık şemsiyesi altında DPT, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Dışişleri Bakanlığı dörtlü temelinde bir Genel Sekreterlik olarak kurulmuştu. Bugün de siyasi dalgalanmalardan bağımsız Türkiye’nin orta vadeli program önceliklerinde ve makroekonomik politika çerçevesinde destek sağlayacak şekilde AB politikalarının izlenmesi ve eyleme dönüştürülmesine mihmandarlık edecek bir kılavuz gemisine ihtiyaç duyulmaktadır. Zira çok parçalı bir şekilde birçok kurumun farklı saiklerlerle ve takvimle hazırladığı planlarla uyum sağlamaya çalışmak, sonuçları başarı getirse dahi yatırım ortamının iyileştirilmesi bakımından dışarıdan bakan gözler için çok dağınık görünmektedir. AB çıpasına eleştirel bir gözle yaklaşarak, halihazırda koşulluluk ikliminden de uzak bir şekilde iyi yönetişim ve sektörel modernleşme çabalarında AB deneyimlerini çalışmalara dahil etmek, Türkiye’nin küresel ölçekteki politikalarına da katkı sağlayacaktır.”

AB uzmanı  dostumun bu analiz ve değerlendirmeleri son derece dikkat çekici. Başta siyasi partiler bu konularda çalışmalarda bulunacaklar için değerli bilgi, görüş ve gözlemler içeriyor. Kimi konularda hamaset yapmak kolay. Çok  alkış toplamak da kolay hamaset yaparak. Ancak konuları her yönüyle, ayrıntılı bilmek ayrı bir meziyet. Bu meziyet de hamasi konuşanlarda pek yok.

Bütün bu teknik ağırlıklı, sıkıcı bilgileri neden yazıyorum?

Şundan yazıyorum: “Siyasilere Öğütler” başlıklı yazımda, “Ülkemizin kamuoyu önünde tartışılan, tartışılmayan ciddi sorunları mevcut. Siyasilerin bu sorunların üzerinde yoğunlaşarak, tali konular üzerinde zaman harcamamaları beklenir” demiştim. Yazımda ayrıca, başta siyasi partilerimiz, siyasilerin odaklanmaları gereken bazı ciddi dış politika sorunlarından örnekler vermiştim. Yukarıda işaret ettiğim iktidarın yol haritası OVP ve AB ile ilişkilerimiz de teknik ağırlıklı, ülkemiz için ciddi konulardandır. Siyasi partilerin ve siyasilerin bu konular üzerinde de çalışmaları, görüş oluşturmaları beklenir.

Özellikle Kurultay sürecini geride bırakan iktidar adayı olduğu söylenen CHP’nin, bu konulara odaklanması gerekiyor. Öncelikle gelecek seçimlerde iktidara gelmeyi “çantada keklik” olarak görmemeli. Yurttaşlarımızın beklentileri doğrultusunda CHP’nin önümüzdeki süreçte başta ekonomik sorunlar ile iç ve dış güvenlik konuları olmak üzere bu sorunlara odaklanması ve gözden geçirilmiş  programında bu konulara yer vermesi bekleniyor. Sorunların “VAR BİR ÇARESİ” diyen CHP’nin öngördüğü çareleri programında açık ve net şekilde açıklamalı.

Aş, iş, adalet, eğitim, sağlık, tarım, enerji, çevre, iklim vd. alanlarda yaşanılan sorunlara getirilen çözüm öneriler, reform önerileri  açık ve net şekilde halka anlatılmalı, her vesile ile TBMM’de gündeme getirilmeli. Güvenlik konularında üretilecek  politika, topluma güven vermeli. NATO’ya, AB’ye bakış açıları  açık ve net bir şekilde vurgulanmalı. İktidarın BRICS’e üyelik başvurusunda bulunduğu anlaşılıyor. CHP, bu konuda da tutumunu netleştirmeli. CHP’de tüm bu konularda ayrıntılı görüş hazırlayabilecek uzman kadrolar ziyadesiyle mevcut.

Öte yandan, CHP’nin talebinin aksine erken seçimlerin 2027 sonbaharından önce yapılması beklenmemekte. Erdoğan yeniden cumhurbaşkanı seçilmek için koşulların en uygun, en elverişli olduğu bir tarihte seçimleri öne çekmeyi tercih eder. Bu tarih de 2027 baharıdır. Üç yıllık hazırlanan OVP de iktidarın bu konuya yaklaşımının bir göstergesi olarak değerlendirilmeli ve etraflı biçimde analiz edilmeli. CHP’nin önümüzdeki süreyi en iyi şekilde değerlendirmesi, iktidarın siyasi mühendislik hamlelerine karşı dikkatli olması gerekmekte. 

Bu hususlar, diğer muhalefet partileri için de geçerli. Muhalefet partileri içindeki kimi siyasilerin iktidar kalelerini sarsabilecek “ağır top atışları” dikkat çekiyor. Bu siyasilerden en geniş şekilde istifade edilmeli. Muhalefet partileri arasında “ittifak” olmasa da kimi konularda, zamanlarda “istişarelerde bulunma” yolu gözardı edilmemeli. İktidarın, muhalefetin saflarında “gedik açma” gibi çabalarına karşı uyanık olunmalı, “yeni anayasa” gibi girişimlerine ihtiyatla yaklaşılmalı. Gündemi değiştirme oyunlarına gelinmemeli.

İktidara talip olmak, mevcut koşullarda ateşten gömleği giymeye talep olmakla eş değerdedir. İktidara soyunanların bunu bilerek, iktidar yürüyüşünü sürdürmeleri ve gerekli önlemleri şimdiden almaları önemli.

İlgili yazı:

Siyasilere öğütler…

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale Hürriyet’in vefasızlığı
Sonraki Makale Güven duygusu ve adalet

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Serbest Kürsü

Silah bırakmanın şifreleri…

Gürsel Demirok
14 Temmuz 2025
EditörSerbest Kürsü

Avrupa’nın yeni alt sınıfı

Metin Duyar
14 Temmuz 2025
EditörSerbest Kürsü

Kalkınmanın anahtarı

Yıldırım Aktuğan
14 Temmuz 2025
Serbest Kürsü

Ağrı öğrenilir mi?

Dr. Nil Gönce
13 Temmuz 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?