Halil Ocaklı (halilocakli@yahoo.com)
Anne karnı tahmin edebileceğimizden daha gürültülü bir yerdir. Bebek annenin kalp atışını, nefes alışını, damarlardaki kan akışını, konuşma sesini, sindirim ve boşaltım sistemlerinin titreşimlerini algılar. İç ortam sesleri, güvenli sesler kategorisindedir. İleri zamanlarda bebek ağladığında anne kucağına alır, göğsüne yaslar ve onu güvenli seslerin titreşimiyle sakinleştirir.
Titreşimler kelimenin tam anlamıyla organik melodi gibidir çünkü bu sesler gerçekten de annenin organları tarafından üretilir. Bitkilerin kendi doğasına özgü ekosistemindeki varlığı nasıl organik sayılıyorsa, rahim içi sesler de organik sayılabilir.
Anne karnındayken seslerin nasıl duyulduğunu bilmek istiyorsanız, kulaklarınızı kapatın ve ağzınızı açmadan konuşun. Amniyon kesesinde bulunan amniyotik sıvı aracılığıyla bebeğin işitme duyarlılığı otomatikman 15 ila 20 desibel düşer, böylece sesler boğuk duyulur. En net duyulan ses, doğal olarak annenin konuşma sesidir.
Bebişle sohbet etmek, ona ninniler mırıldanmak hem anneyi hem de henüz dış dünyayla tanışmamış olan bebeği rahatlatan bir iletişim davranışıdır. Annenin sesini algılamak dil yeteneği ve düş gücü gelişimini besleyen önemli bir deneyimdir. Doğmadan önce başlayan bu deneyim, gelecekte dış dünyayla iletişimsel uyumu kolaylaştırır ve motor becerilerin gelişmesine yardımcı olur.
Fetüse müzik dinletmeli mi?
Annenin bulunduğu yerde 50 ile 60 desibel arasında bir ses düzeyinde dinlendirici müzikler çalınması, fetüs açısından bir sakıncalı bir durum yaratmaz. Ancak, kalabalık, gürültülü ortamların ve aniden yükselen seslerin fetüs için stres kaynağı olabileceği bildiriliyor.
Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden (USC) araştırmacı Jeffrey Phelan şöyle diyor:
“Yaşamın gündelik akışında seslerin ara sıra yükselmesi sorun oluşturmayabilir ancak konser, gece kulübü, sinema, stadyum, hava limanı gibi gürültülü ortamlarda sık bulunmak sakıncalı olabilir. Aşırı gürültü fetüsün dinlenme ve uyku ritmini bozarak, işitme kaybıyla erken doğum gibi riskler getirebilir. Sesin 90-100 desibeli geçtiği ortamlardan kaçınmakta yarar var.”
Fetüse heavy metal türü müzikler dinleten bazı anneler “bebeğim galiba dans ediyor” diye yanılabilir. Kulak kanallarında artan basınçtan rahatsız olan bebek, “Anne, kıs şunun sesini” mesajını iletmek için tekmeliyor olabilir!
ABD’deki sağlık kuruluşu Sanford Health’in 2018 Ağustos bülteninde şöyle yazıyor:
“Kapsamlı araştırmalar klasik müzik dinletmek ile beyin gelişimi arasında doğrudan bir bağlantı olmadığını gösterdi. 90’larda popüler olan “Mozart Efekti” yaratılamadığı anlaşıldı. Klasik müzik bebeğin IQ’sunda bir fark yaratıyorsa bile, ölçülemeyecek kadar küçük bir fark olmalı”.
Müzik, beyindeki ses, duyum, odaklanma ve devinimle ilgili alanlarda sinaptik bağlantılar kurma yeteneği (nöroplastisite) geliştirebilir. Müziğin dilsel deneyimi de zenginleştireceğine kuşku yok. Bununla birlikte, ikinci trimesterin sonunda işitme duyusu gelişmiş olduğundan, hangi ses düzeyinde ne tür müzik dinletileceği önemlidir.
Ne tür müzikler dinletmeli?
Bebekler müziği ortam seslerinin dengeli bir parçası olarak algılamalı. Bebeğe müzik dinletmek amacıyla kulaklığı ya da hoparlörü anne karnına yaklaştırmaya kesinlikle gerek yoktur. Bu kadar yakından dinletmek fetüste gerilim ve kaygıya yol açabilir.
Anne adayının rahatlatıcı bulduğu müzikler, bebek üzerinde olumlu etkiye sahip olacaktır. Bebeği düşünerek müzik çalmaya başlamadan önce annenin huzurlu bir ortam yaratması önerilir. Önce meditasyon (ve belki hamile yogası) yaparak sakinleşmek, ortam gürültüsünü en aza indirmek ve aydınlatmayı azaltmak önemlidir.
Bebekler diller arasında ayrım yapamadıkları gibi, müzik türleri arasında da seçim yapamaz. Anne, kendinin de keyif alacağı, dinlendiren, kalp ritmine uygun, heyecan yaratmayan melodiler seçebilir ve eşlik edebilir.
Kanımca bu tanıma uyan en ideal müzik “Om Mantra”lardır. En efektif “Mantra” örnekleri için YouTube’da “Gaiea Sanskrit” kanalına bakabilirsiniz. Ona “Om Mantra” dinletirken karnınızı okşamak, bebeğinizle daha doğmadan bağ kurmanın harika bir yoludur.
İsveç Linköping Üniversitesi’nden araştırmacılar (Joh. Pih & Ulr. Ber), Mantraların vücuda çeşitli sakinleştirici kimyasallar salgılatarak, gevşemeyi kolaylaştırdığı bulgusuna ulaştıklarını yayınladılar. Araştırmada, doğumdan önce “Mantra” duymaya alışan bebeğin doğumdan sonra da “Mantra” dinlemeye bayıldığı, anında sakinleştiği aktarılıyor.
İşte bir” Om Mantra”nın olağanüstü sakinleştirme deneyimi:
Not: Bu yazı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.