Hafta sonunda ABD ile Ukrayna arasında ilginç bir polemik ve karşılıklı suçlama yarışı yaşandı. Başkan Joe Biden, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski’nin Rus işgali ile ilgili uyarıları “duymak istemediğini” belirtti ve “Elimizde Putin’in ülkeye gireceğini bilecek kadar veri vardı. Bunun olacağına dair şüphe yoktu ancak Zelenski bunu duymak istemedi” dedi. Zelenski’nin danışmanı Mikaylo Podolyak ise, o dönem Rusya’nın işgale hazırlandığını bildiklerini ancak boyutundan haberdar olmadıklarını söyleyerek Biden’a tepki gösterdi. Rusya-Ukrayna savaşının ikinci günü, 25 Şubat’ta Medya Günlüğü’nde “Batı’nın ipiyle kuyuya inilmez” başlığıyla aşağıdaki yazı yayınlanmıştı:
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski, Batılı ülkeler tarafından yalnız bırakıldıklarını, sadece destek açıklamalarının yapıldığını söylemiş ve “Kimse bizim için savaşmak istemiyor” demiş.
İçinde itiraf ve suçlama da barındıran acı bir serzeniş.
Önce bazı sorular ve yanıtlar:
-Ukrayna’nın NATO’ya üye olma hakkı var mı?
-Var.
-Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etme hakkı var mı?
-Yok.
-Batı’nın ipiyle kuyuya inilir mi?
-İnilmez.
Zelenski aslında savaşın kapıyı çalacağının anladığında Batı’ya “iş işten geçmeden” yardım etme çağrısında bulunmuştu ama sesi boşlukta kayboldu.
Olaylar bu aşamaya gelmeden uyaranlar, Gürcistan’ın başına gelenleri hatırlatanlar çok oldu ama Ukrayna dinlemek istemedi.
Ne gelmişti Gürcistan’ın başına?
ABD tarafından “doldurulan” Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili, karşısında tokat atana yumrukla karşılık veren öfkeli bir dev olduğunu unutarak NATO üyesi olmak istediklerini bağıra çağıra söylemekle kalmadı, bunu Rusya’nın nasıra basarak, gözlerinin içine bakarak yapmaya kalkıştı.
Ukrayna’nın doğusundaki iki ayrılıkçı cumhuriyet gibi Gürcistan’ın da sorunlu iki bölgesi vardı: Abhazya ve Güney Osetya.
Gürcistan fiilen bağımsız olan bu iki bölge üzerindeki hakimiyetini yıllar önce kaybetmişti.
Rusya tuzak hazırladı, Gürcistan bu tuzağa gönüllü düştü.
Güney Osetya’da Gürcü hakimiyetini yeniden sağlamak için 2008 Ağustos ayında operasyon başlattı.
Rus tankları yakında hazır bekliyordu.
Savaş çok kısa sürdü.
Rusya istese Tiflis’i alır, Saakaşvili’yi bile yakalardı.
Sonuçta Gürcistan utanç verici bir yenilgi yaşamakla kalmadı, Güney Osetya ile Abhazya’yı tümüyle kaybetti.
Peki bu sırada Saakaşvili’yi cesaretlendiren ABD ne yapıyordu?
Bugünkü gibi adet yerini bulsan kabilinden kınama açıklamaları yapıyor, Karadeniz’e göstermelik birkaç savaş gemisi gönderiyordu.
Ukrayna’ya dönersek…
Kiev’in ülkenin doğusundaki ayrılıkçı bölgelerde otoritesini tesis etme hakkı var mı?
Var.
Baştaki soruyu tekrar edersek NATO’ya üye olma hakkı var mı? Var.
Ama gerçek dünyayla kağıt üzerindeki gerçekler her zaman örtüşmüyor.
Gerçek dünyada haklı olan değil güçlü olan kazanıyor.
Ukrayna daha uygun bir zaman gelinceye kadar NATO düşünden vazgeçtiğini açıklayabilirdi.
Bakmayın siz Rusya’nın Ukrayna’yı ayrılıkçı bölgelerde Minsk anlaşmalarını uymadığı için eleştirmesine.
Moskova’nın bütün korkusu Ukrayna’da NATO askerlerini görmekti.
Bu durumda Ukrayna Minsk anlaşması hükümlerini uygulayarak oralara özerklik verebilir, Rusya’nın bu konuyu bahane olarak kullanmasının önünü kesebilirdi.
Evet bu acı reçeteydi ama bugünkünden kötü olmazdı.
Batı’nın ipiyle kuyuya inilmeyeceğini herhalde artık Ukraynalılar da anlamıştır.
ABD Gürcistan’la Ukrayna’yı öne iterken neyin hesabını yapıyordu acaba?
İlgili yazı: https://medyagunlugu.com/haber/filler-tepisiyor-ukrayna-eziliyor-51035