Basın Konseyi’nin, ‘3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ nedeniyle düzenlediği etkinlikte, 2022 Basın Özgürlüğü Ödülü’nü almaya hak kazanan gazeteci Timur Soykan’a ödülü törenle takdim edildi.
Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç açış konuşmasında, Basın Konseyi’nin 36 yıllık tarihinde hep ifade ve basın özgürlüğü ve medya etiği için çaba sarf ettiğini belirterek, “Ne yazık ki medyanın ağırlaşan sorunlarının devam ediyor” dedi. Türkiye’nin, Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde özgür olmadığını söyleyen Türenç, gazeteciliğin suç sayıldığı, basın mensuplarının gözaltına alınıp tutuklandığı, eleştirel yayın yapan medyanın ağır cezalarla susturulmaya çalışıldığı bir dönemden geçildiğini anlattı.
Türenç şunları söyledi:
“Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde hiç de özür olmadığımızı söylüyoruz. Bağımsız yayın yapan ve en temel eleştirel görevini yapmak isteyen gazeteciler ve basın kurumları, yasaklamalarla, gözaltılar, tutuklamalar, maddi cezalar ve yayın durdurma cezalarıyla karşı karşıya kalıyorlar.
Halk adına siyasilere soru sormak bu dönemde yasak. Önceden bildirilmeyen soruları sorulamıyor. Gazetecilerin habere ulaşabilmesi bazen kolluk kuvvetlerince engelleniyor. Basın tarihinin en ağır sansür yasası ile kıskaca alınan medya, yaşayabilmek için, çaresiz otosansür ile kendini kuşatmak zorunda kalıyor.
Gerçekler görülmesin, bilinmesin isteniyor. RTÜK ve BİK iktidar sopası gibi kullanılıyor. Kamu kaynakları adaletsizce ve pervasızca iktidar medyasına aktarılırken, gerçek habercilik yapan basın kuruluşlarına ağır cezalar veriyor.
Türkiye’nin seçimlere gittiği bu süreçte, gazeteciler adına bizi yönetmeye aday olanlardan söz istiyoruz. Gazeteciliğin suç olmayacağı, basın mensuplarının gözaltına alınmayacağı ve tutuklanmayacağı, halkın bilgiye ve gerçeğe ulaşması için basın özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılacağı, ulusal ve yerel medyanın güçlendirileceği bir yönetim anlayışının sözünü istiyoruz.”
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan “Basın ve İfade Özgürlüğü ile Seçim Güvenliği” konusunda konuştu. Sağkan, demokraside yasama, yürütme ve yargının yanında 4’üncü güç olan basının çok ağır sorunlarla karşı karşıya olduğunu söyledi. Sağkan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde kuvvetler ayrılığının yok olduğunu, yargı bağımsızlığının kalmadığını vurguladı, basının da sansür ve otosansürü en ağır şekliyle yaşadığını belirtti. “Otosansür, sansürden daha tehlikeli” diyen Sağkan “Gazeteciler bunu yazarsam başıma bir şey gelir mi, sabaha karşı gözaltına alınır mıyım endişesi yaşıyor. Ama gerçek gazeteciler vatandaşın haber alma hakkını savunmaya cesurca devam edecek” dedi.
Seçim güvenliği konusuna da değinen Sağkan, Türkiye’nin tarihinin en önemli seçimlerine giderken “14 Mayıs siyasi darbedir” diyenlerin milli iradeyi engellemek istediğini, sandık güvenliğinin büyük önem taşıdığını söyledi. Sağkan, Türkiye Barolar Birliği ve tüm baroların seçim güvenliği için ne gerekiyorsa yaptıklarını ve yapacaklarını anlattı, her seçmenin kendi sandığına sahip çıkması gerektiğini söyledi.
Etkinlikte, gazeteci Timur Soykan’a, Basın Konseyi 2022 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü takdim edildi. Ödülünü, Basın Konseyi Başkanı Türenç’in elinden alan Soykan yaptığı konuşmada, kendisini ödüle layik gören Basın Konseyi Yüksek Kurulu’na teşekkür etti. “Biz gazeteciler sormaya, sorgulamaya devam edeceğiz” diyen Soykan, aynı haberde katkısı bulunan gazeteciler Murat Ağırel ve Barış Terkoğlu’nu sahneye davet ederek ödülünü onlarla birlikte aldı.
Ödülün gerekçesi
Basın Konseyi, ‘ifade ve basın özgürlüğünün savunulmasına ve desteklenmesine üstün katkılarda bulunan kişi, kurum veya örgüte’ yılda bir kez verilen Basın Özgürlüğü Ödülü veriyor. Yüksek Kuru, 28 Aralık 2022 tarihinde ‘özel gündem’ ile yaptığı toplantıda 2022 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü’nün bir tarikat liderinin 6 yaşındaki kızını, 29 yaşındaki müridiyle evlendirmesi skandalını kamuoyunun gündemine taşıyan ve toplum vicdanını harekete geçiren haber nedeniyle Timur Soykan’a verilmesini kararlaştırdı. Kararda ‘Ödül gerekçesi’ şöyle yer aldı:
“Gazeteci Timur Soykan, toplumun kanayan yarası tarikatların içyüzünü ortaya çıkaran olayı, ilgili bakanların bildikleri halde gereğini yapmayıp örtbas etmeye yönelik çalışmasını; karanlık odakların tehditlerine rağmen, ısrarlı takibiyle kamuoyu gündemine getirmiş ve yargının harekete geçmesini sağlamıştır.
Birgün gazetesi ile Halk TV’deki ‘Kayda Geçsin’ programında yapılan sürekli ve etkili yayınlara, geniş oranda hemen tüm medyanın da katılımı olmuş, kamu vicdanının da harekete geçirildiği görülmüştür.
Medyanın gücünün, bu örnek çalışmayla bir daha ortaya konulması sonucu, halkı infiale sevk eden olayın faillerinin tutuklanıp, mahkeme gününün bile öne çekilmesiyle hukuki süreç hızlandırılmış, suçluların hesap vermesi istemiyle hukuk yollarının açılması sağlanmıştır.
Son yıllarda bu tür hak ve hukuk arayışlarının özlemindeki kamuoyu, bu özgür habercilik örneği ile bir nebze de olsa nefes almıştır.”
(Basın Konseyi)